Pazartesi, Mart 15, 2010

Diyarbakır "taşlar ve düşler"

Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Diyarbakır, bu nedenle yüzyıllar boyunca Güneydoğu Anadolu’nun fikir, sanat, kültür ve bilim merkezi olmuştur.
Diyarbakır yöresinin en eski adı Asur kaynaklarında Amidi olarak geçer. Arap akınları sırasında bölgeye yerleşen Bekr adındaki bir aşiret nedeniyle yörenin adı Bekr diyarı anlamında Diyar-ı Bekr olarak söylenmiştir. 
Diyarbakır'a bir Haziran günü gittik. Sanırım farkında olmadan iyi bir şey yapmışız. Çünkü hava sıcaklığı Temmuz-Ağustos aylarında 40-45 dereceyi bulurmuş.  Aslında Haziran'da da İstanbul'a göre çok sıcaktı ama nem olmadığı için terletmedi ve özellikle gölgede serindi bile.
Diyarbakır'da ilk dikkatimi çeken şey eski ve yeni Diyarbakır arasındaki fark oldu. Adeta bir cadde ile birbirinden ayrılmış ve farklı iki dünya gibiydi.
İlk önce surları gezdik.
Çin Seddi'nden sonra en uzun sur olması ile ünlenen Diyarbakır Surları 5.5 km uzunluğunda ve 7-8 m yüksekliğindedir. (bazı kaynaklarda en uzun 4.sur olarak yazıyor). Dış kale üzerinde Mardin kapı, Dağ kapı, yeni kapı ve Urfa kapı olmak üzere dört kapı var. Surlar bazalt taşından yapılmış.
 M.Ö. 300'lerde  Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilenmiş. Yapılış tarihi bilinmiyor.
Diyarbakır surları

Surların orda meşhur Mardinkapı’ya doğru ilerlediğinizde Peynirciler Çarşısı’na gelirsiniz. Burada bir de Deliller Hanını görmenizi isterim.

Bu han ( diğer adı Hüsrev Paşa Hanı) 500 yıllık. Halk arasında Deliller hanı denilmesinin nedeni her yıl Hicaza gitmek üzere bu handa toplanan hacı adaylarını götürecek rehberlerin (delillerin) burada kalmalarındandır. Yapı iki katlıdır. Restore edilerek modern bir otele dönüştürülmüş. İçini gezmenize izin veriyorlar.

Diyarbakır'a gidip Ulu Camiiyi görmedim dememelisiniz. Bu cami Güneydoğu Anadolu'daki en eski cami.
Genellikle, şehrin 639'da Diyarbakır'ın Araplar'ın eline geçmesinden hemen sonra kentteki bir kilisenin camiye çevrilmesiyle yapıldığı kabul görür. Ayrıca caminin avlusunda ünlü bilgin El Cezeri'nin yaptığı güneş saati bulunmaktadır. Kare kesitli minaresi ilginçtir.


Malabadi Köprüsü:
Diyarbakır-Batman karayolu üzerinde, iki ilin sınırında, Batman Çayı üzerinde yer alan muhteşem bir Artuklu eseridir. Mostar köprüsünün ikizi kabul edilir. 850 yıl kadar önce yapıldığı tahmin edilir. Anadolu’daki taş kemerli köprüler içinde kemeri en geniş olan bu köprüde kemerin iki yanında kervan ve yolcular için yapılan iki barınak vardır.

Ahmet Arif, İzzet Altınmeşe, Ziya Gökalp, Hikmet Çetin, Nesimi, Cahit Sıtkı Tarancı Diyarbakır'da doğmuş ya da yaşamış ünlü kişilerdir.

Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakır’da doğduğu ev şimdi müze haline getirilmiş. Bu ev Diyarbakır sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilirmiş. Müzede, Cahit Sıtkı’nın kitapları, el yazıları, kullandığı eşyalar, fotoğrafları ve kütüphanesi sergileniyor. Bence gezdikten sonra da geniş avlusunda biraz dinlenmek gerekir.


Aşağıdaki fotoğraftaki minareyi görünce çok şaşırdım. Öylece bir sokakta duran bu minare dört ayak üzerinde duruyor. Bir rivayete göre dileğinizi içinizden tekrar ederek yedi kez ayakların altından geçerseniz dileğiniz gerçek olurmuş. Minarenin neden camiden bu kadar  uzağa yapıldığını anlayamadım. (Şeyh Mutahhar Camii) Büyük ihtimalle sonradan eklenmiştir.

Ayrıca Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde bulunan Çayönü; 9500 yıllık en eski köy yerleşmelerinden biridir.

Diyarbakır'ın surları, karpuzu, peyniri, kahvaltıcıları, hasırı, Malabadi Köprüsü, Ergani bakırı, Delilo halkoyunu, Deliller Hanı, küçeleri (sokakları) meşhur.
İşte o küçelerden biri...
Burada bazı eski taş yapılar kafe ya da lokantaya dönüştürülmüş. Kimilerinin avluları da var. Yorulduğunuzda böyle bir yeri tercih ederseniz memnun kalırsınız. (Çemçe Diyarbakır Mutfağı, Lebeni Diyarbekir Evi, Köşk Sofrası veya Mezopotamya konağı bunlardan birkaçı.)
Ne yenir? Kaburga dolması, ekşili dolma, cartlak kebabı, içli köfte, meftune, bulgur pilavı, lebeni (ayran çorbası- çook severim), tatlı olarak da burma, kadayıf ve nuriye.

Hiç yorum yok: