Cumartesi, Şubat 24, 2024

Gecenin Sonuna Yolculuk, Louis Ferdinand Celine

Celine oldukça radikal bir yazar. Kitabını okuyunca bunu daha iyi anladım. Bu kitabı daha önce yarıya kadar okuyup neden bilmem bırakmıştım. Şimdi baştan okudum. Genellikle akıcı bir kitap, çok detaylarda boğulan bir tarzı yok yazarın. İki dünya savaşını da görmüş ve hatta bizzat yaşamış yazar çok etkileyici olayları bile günlük konuşma diliyle ve rahatça anlatıyor. Normalde çoğu fikrine katılmadığım bir hekim/yazar Celine ama savaşın acımasızlığını, kapitalizmi, sömürgeciliği, içi boş pek çok kavramı kendi dahil eleştirmiş. 
Okuduğumuz yazar ile aynı görüşte veya aynı yaşam şekline sahip olmak zorunda mıyız sizce?

Portakal kabuğunu atmayın

Bu kekin özelliği yoğun portakal tadı. Herhangi bir kek tarifine uygulanabilir. 
Ben portakal, mandalina ve limon kabuklarını atmıyorum. Kaynayan suda 5-6 dakika tutup süzdükten sonra minik minik doğrayıp az şekerle pişiriyorum. Pişerken içine bir bardak mandalina veya portakal suyu ekliyorum. Suyunu çekince altını kapatıp sıcakken kavanozluyorum. Elimin altında 1-2 kavanoz hep bulundururum. Kahvaltıda yemek hoşuma gidiyor ama sık sık portakallı kek ya da kurabiye yapıyorum. Bu kekin içinde bir kase kadar bu portakal kabuğu reçelinden var.  Reçeli önce rondadan geçip öyle ekledim kek hamuruna. Kabuk taneleri iyice ezildi. Arada 1-2 kaşık pankeke de ekliyorum. Hatta bununla kış çayı da  hazırlayabilirsiniz. Sıcak suya 1 kaşık koyup karıştırın. Harika bir aroma tavsiye ederim.

Paskalya çöreği ile ne yapalım?

 Aslında çok şey; yumurtalı ekmek yani french toast da bunlardan biri ama biz başka bir şey denedik.

Önce bir pastacı kreması yapıyoruz. Sonra muz ve çilek gibi meyveleri ince ince dilimliyoruz. Ya da şeftaliyi dilimleyip azıcık tereyağı ve şekerle 5 dakika pişirip soğutuyoruz. Bu da olur.


Alta ısıtılmış ince dilimli paskalya, üste pastacı kreması onun üstüne de meyveler ve en üste isteğe bağlı ince çikolata sosu. Nefis bir pasta olup çıkıveriyor.

En Güzel Pankek Tarifi


Yıllardır (en az 11 yıl) pankek yaparım. Türlü tarif denedim. Şimdi iki tarif vereceğim; biri daha sağlıklı olacak. Diğeri klasik pofidik pankek.

Önce klasik pankek: Malzemeler oda sıcaklığı olursa daha güzel olur. 

-iki yumurta

-2 yemek kaşığı toz şeker

-1 tatlı kaşığı yumuşak tereyağı

-1 bardak süt

-1,5 veya 2 bardak elenmiş un

-1 paket kabartma tozu

-isteğe gör 1 çay kaşığı vanilya

şeker ve yumurtayı çırpıp sütü ekledikten sonra ayrı bir yerde karıştırdığınız un, kabartma tozu ve vanilyayı ekleyin. Boza kıvamı olacak en az. peçete ile çok az yağlanmış, iyice kızdırılmış tavaya birer kaşık yayarak bekleyin ve arkasını da pişirin.

Daha sağlıklı olanında ise bir yumurta, yarım bardak süte iki kaşık karabuğday unu bir kaşık badem bir kaşık da hindistancevizi unu ekliyorum. Şeker koymuyorum diğer kuru malzemeler aynı. Hindistancevizi unu sıvıyı bolca çekiyor gerekirse biraz daha süt eklenebilir. 

Afiyet olsun.

Roma Gezi Rehberi-1

 Roma'da geçirilecek 4-5 gününüz varsa bu yazı size uygun fikirler verebilir. Biz Roma'ya iki kişi ve Ocak ayında gittik. Şansımıza hava 14-16 derece civarıydı ve kalabalık değildi.

Navona meydanının bir paralelinde bir otelde kaldık. Bunun avantajı akşam üzeri odaya gelip dinlendikten sonra gece yine dışarı çıkıp bir saat Roma akşamlarını da görebilmiş olmamızdır. Ben bir günlüğüne de bir yere gidecek olsam yanıma gezeceğim yerleri yazdığım defterimi alırım. Haliyle Roma için de epeydir okuduğum ilginç bilgileri yazdığım ince bir defterim vardı. Planlamayı önceden yaptım, havaalanından Termini'ye nasıl gideceğimizi öğrendim veya gezeceğimiz müzelerin biletlerini de önceden aldım. Bunlar işimi kolaylaştırdı. Başka bir kolaylık da gezeceğimiz yerleri veya yemek yiyeceğimiz yerleri Ulmon gibi çevrimdışı bir harita uygulamasına etiketlemek. Orada internete gerek olmadan kullanabiliyorsunuz. Daha da güzeli etiketlediğim her yer ile ilgili yazdığım bilgileri de açıp hemen okuyabilmem oldu.  Başka bir şey de popüler yerlere göre değil kendi görmek istediğim yerlere göre bir plan yaptım. 

Havaalanından merkezdeki Termini istasyonuna giderken yolda sağda şu yapıyı görerek Roma'ya giriş yapıyorsunuz.

Bu kare kollezyumdur. Mussolini'nin faşist mimarisini yansıtır. 1938'de yapımına başlanmış yarım kalmış. Yukarıdan aşağı pencere sayısı Benito harfleri kadar yani 6, soldan sağa pencere sayısı Mussolini harfleri kadar yani 9. Şimdi Fendi'nin binasıymış diye okudum ama emin değilim.

Navona meydanı 1.yy da yapılmış. Eskiden burada atletizm yarışları yapılırmış.  Meydanda Mısır'dan getirilen dikilitaş var. Zaten Roma'nın pek çok yerinde bu dikilitaşlardan var. İdamlar da bu meydanda yapılırmış. 


Roma'da hiç metro veya otobüse binmek zorunda kalmadık. İyi bir güzergah belirleyerek yol üstünde görmek istediklerimizi gezerek sık sık küçük yeme-içme molaları vererek dinlendik. Günde 10-15 km arası yürüdük. Otelimize en yakın yerleri ilk gün gezdik. Bunlardan biri de beni ve kızımı çok etkileyen Pantheon. MÖ 27'de inşa edilen "bütün tanrıların tapınağı" anlamına gelen Pantheon ortçağda kiliseye çevrilmiş. Kubbe 43 metre. Kireç hamuru ve volkanik kül karışımı ile yapılan kubbe bu sayede daha hafif olmuş. Çatıdaki deliğe oculus denir ve 8 metre çapındadır. Buradan gelen gün ışığı dışında başka bir pencere yok. Bir süredir girişler ücretli. Ben kapının solundan 5 euroya bilet aldım. 18 yaş altı ücretsizdi. İçerisi muhteşem. Raphael'in mezarı da burada. Mikelangelo burası için "insan yapımı olamaz olsa olsa melekler yapmıştır" demiştir. Pantheon dünyada en iyi korunmuş yapı kabul edilir. 




Şimdi Piazza Venezia'ya gidiyoruz. Burası Burada 1455'de Venedikli bir kardinal bir konut yaptırır bundan dolayı meydana bu isim verilir. 


Tam bu meydana bakan Palazzo Venezia'nın bahçesine girip korint modeli sütun başlıklarda kullanılan acantus bitkisini inceleyin. Mussolini bu binanın küçük balkonundan meydandaki halka seslenmeyi pek severmiş. 


Sonra sağdaki aracoeli merdivenlerine geliyoruz. Bu merdivenler 124 basamak ve 1348 tarihli. 14.yy da bir tiran buradan halka seslenirmiş. 17.yüzyılda tepede yaşayan prens içi dolu fıçıları merdivenlerde yatanların üstüne bırakana kadar kente gelen yabancılar bu merdivenlerde sabahlarmış.  Basamakları dizlerinizin üzerinde tırmanırsanız büyük ikramiyenin size çıkacağına inanılıyormuş. Daha sonra merdivenlerden yukarı çıkıp bizim tarihimizle de alakası olan kiliseye gireceğiz. Santa Maria in Aracoeli kilisesi tarihi 6.yüzyıla kadar uzanır. İçindeki 22 sütün çeşitli antik yapılardan getirilmiştir. Tavanında bazı geniş süslemeleri var. Bu da İnebahtı'da Osmanlı donanmasını yakan Haçlı ordusunun şerefine papa tarafından ekletilmiş.(1571)


Bu kiliseyi gezdikten sonra yukarıdan Campidolio meydanına bakın. Meydanı ve çevresindeki binaların ön cephelerini ve hatta bu meydana çıkan merdivenleri Mikelangelo tasarlamış. Meydanın ortasında da nefis Marcus Aurelius heykelini görün. 

Soldaki küçük aralıktan biraz ilerleyip Roma forumuna bakmak da güzel bir sürpriz gibi. 
Burdan aşağı inip maalesef Mussolini'nin yaptırdığı o ortadaki yoldan yürüyeceğiz. Çünkü kazanacağı zaferler sonrası ordusu ile buradan geçit türeni düzenlensin istemiş ve forumun yani Antik Roma'nın tam ortasından geçen bu yolu yapmış. Bu yol sağa doğru colleseuma çıkıyor.

Colleseum Roma'nın en büyük amfitiyatrosu. İmparator Vespasianus tarafından MS 72'de yaptırılmış. 55 000 kişi alacak kapasitededir. 450 yıl aktif kullanılmış. Dış cephe mermer ile kaplıymış ama mermerler sökülüp başka yapılarda kullanılmış. Dünyada dor, iyon ve korint modelin beraber kullanıldığı tek yapı imiş. Colleseum'un zemininde kanlı dövüşler yapan gladyatör ve hayvanların kanını emen ince bir kum dökülürmüş bu kuma rena denir Arena adı buradan gelmektedir. 

Bu arada Basilica Di San Pietro İn Vincoli de mutlaka görülmeli. İçindeki bu Musa'nın Hükmü heykeli Mikelangelo'nun eseri ve muhteşem. Heykel 235 cm; Musa tanrısal 10 emri halkına bildirmek için Sina dağına çıkar ve orada 40 gün kalır. Şehre döndüğünde halkın altından yaptıkları bir buzağı heykeline taptıklarını görür ve öfkelenir. Ancak öfkesine hakimdir. Heykel o kadar gerçekçidir ki Mikelangelo heykeline bakar ve elindeki çekici fırlatarak "niçin konuşmuyorsun" diye bağırır. Heykelin dizinde minik çekiç izi hala durur. Özellikle heykelin sağ elindeki kaslar hayranlık uyandırır. Serçe parmağınızı hareket ettirdiğinizde oluşan kas bile çok doğru ve gerçekçidir. Heykeltraş, Tevratta Rönesans döneminde yapılan çeviri hatası nedeniyle heykele minik iki boynuz yapmıştır. Aslında boynuz değil parlak olmalıydı o kelime. (Bu kilisede Aziz Petrus Kudüs'de hapsedildiğine onu bağlayan zincirler de var)

Otele dönüşte canımm Hadrianus'un tapınağını da gördük.
Hadrian en popüler Roma imparatorlarından biri . MS 117'de tahta geçmiş. Aralıklarla 9 yıl kadar ülkesini gezmiş Anadolu'ya Mısır'a gitmiş. Yunan kültürüne hayran. İşkenceyi yasaklayıp köleliği azaltmış. Bu tapınak da onun ölümünü takiben ilah ilan edilmesinden sonra (145) yapılmış. Öndeki 11 sütün orijinal arka kısım ekleme. 
Ben gelmeden önce Roma hakkında iki kitap okuyup pek çok youtube gezi videosu izledim. En faydalandığım sayfa Roma Bileti oldu. En anlaşılır ve açıklayıcı bulduğum benim zevkime hitap eden kısa videolar çekmiş. Ellerine sağlık Ahmet Ebcim.

Pazartesi, Şubat 19, 2024

Soytarı Çiçekleri ve Kuzeyli Annem

Kısa ama vurucu bir kitap okumak ister misiniz? İlk tavsiyem Kuzeyli Annem...
Bir eserin çok şey anlatması için 500 sayfa olmasına gerek yok. Bu kitap bunu kanıtlar. Yazar Jean Louis Fournier kendi hayatını anlatıyor. Alkolik doktor bir baba ve hayatı mücadele ile geçen bir anne... Yazarın aklında kalan anlar... Çok güzeldi. Kısa romandaki bölüm isimleri çok hoş; hava ve deniz durumunu belirten ifadeler; deniz soğuk, kışları 5 derece veya fırtına şiddetinde rüzgar uyarısı gibi...
Diğer kısa kitap tavsiyesi de Soytarı Çiçekleri.
Sevgilisi ile intihar eden ancak sevgilisi ölüp kendisi kurtulan Yozo'nun hastanede geçirdiği birkaç gün anlatılıyor bu kısa romanda. Abisi ve arkadaşı onun ziyaretine gelir ve bir de bakımı ile ilgilenen bir hemşire vardır. Herkes onu eğlendirmek için neşelendirmeye çalışırken Yozo geçmişini düşünmektedir. Bazı satırların üzerine durup düşündüm. Çok etkileyici. Yazar aslında bu romanda kendisinin ikinci intihar girişiminin ardından yaşadıklarını anlatıyormuş. Bir başka hoşuma giden ayrıntı yazar arada durup okuyucu ile konuşuyor (roman hakkında veya yazarlık hakkında) bu da çok ilginçti. Kitap ilk kez 1935 de basılmış. Dazai çok ilginç bir karakter. 1948'de amacına ulaşmış. Sevgilisi ile denize atlayıp intihar etmiş. 





 

Pazar, Şubat 18, 2024

Polonya'da Bir Kuş Var, Romain Gary

Romain Gary (Emile Ajar) sevgimi her fırsatta söylüyorum. Yazarın Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı ve Onca Yoksulluk Varken kitaplarını okumayan kalmamalı bence.
Marquez ve Gary'nin yeri bende ayrı olduğu için okumadığım birkaç kitabını ara vere vere yavaş yavaş okuyorum. Çünkü artık yaşamadıkları ve yeni kitaplar yazamayacakları için hemen tüketmek istemiyorum.
Bu kitap da uzun süredir aklımdaydı. Yine tadı damağımda kaldı:
İkinci dünya savaşı tüm acımasızlığı ile devam ederken bir grup gencin ayakta ve hayatta kalma mücadelesi... Dostluk, dayanışma ve sanattan asla vazgeçmeyenlerin Polonya semalarında kanat çırpan özgür bir kuşa duyulan inancın hikayesi... Romandaki küçük detaylar ve ironiler de muhteşem. Çevirisi harika...

 

Eşyanın Tabiatı, Mark Miodowink

Yine tam kendime göre bir kitap buldum.
Şu an bulunduğunuz yer eviniz veya ofisiniz olabilir ya da metroda gidiyorsunuz hiç fark etmez çevrenize bir bakın oturduğunuz eşya, kahvenizi koyduğunuz masa veya sehpa, üzerinizdeki giysiler, elinizdeki telefon veya gözünüzdeki gözlük hangi malzemeden nasıl yapılmış hiç düşündünüz mü? 
Bu kitap eşyaların hem malzemesini hem tarihçesini anlatıyor. Bulunduğumuz yer küçük küçük mühendislik mucizeleriyle dolu aslında. Çelikten cama plastikten betona ve kağıda. Herşeye farklı bir gözle bakacaksınız.

 

Cumartesi, Şubat 17, 2024

Mutfak Zevkinin Son Günleri, Refik Halit Karay

Yemeğe, yemek kültürüne düşkün olanlar mutlaka okumalı. 
Refik Halit Karay'ın 1933-1965 yılları arasında çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığı Memleket Yazıları serisinin yemek ve sofra kültürü ile ilgili olanları bu kitapta toplanmış. Refik Halit tam bir şikemperver yani yemekten zevk alan kişi. O nasıl bir pilav tarifi öyle... Olsa da yesek dedirtiyor. Yer yer iğneleyici veya esprili anlatımı çok güzel.
Refik Halit hem saray mutfağını, hem İstanbul kent mutfağını  hem Anadolu hem de Avrupa mutfağını deneyimlemiş ve karşılaştırma yapabilen bir yazar. Karaköy poğaçasını, pilavı, salep reçelini veya diğer reçelleri, şeftaliyi öyle bir anlatıyor ki rejim yapıyorsanız okumayın bence :-) 
Kitapta bazı tarifler de var uygulamaya başladım bile... Refik Halit ile ortak bir yanımız var; Onun çok güzel bir kaşık koleksiyonu varmış, Şimdi bu koleksiyon kızında. Ben de başladım kaşıkları araştırmaya ve toplamaya...
Tavsiye ederim hem okumayı hem de kitaptaki tarifleri yapmanızı...

 

Çalınan Dikkat, Johan Hari

Bu kitabı arkadaşım Feray'ın tavsiyesi ile okuma listeme eklemiştim ve üstüne denk geldiğim Ben Okurum podcastinde Murathan Mungan Çalınan Dikkat kitabını o kadar güzel anlatmış o kadar güzel örneklerle zenginleştirmiş ki hemen alıp okumalıyım dedim. Kitabın kapağındaki fotoğraf sizi yanıltmasın çalınan sadece çocukların dikkati değil. Yetişkinler de tehlikede. 
Açıkçası bu kitabı okuduğumda sosyal medya kısıtlaması getirdim kendime haftanın belli günleri sosyal medyayı hiç kullanmıyorum, belli günleri de 30 dakikayı asla geçmiyorum. Telefondaki her bildirim her kısa mesaj her kısa eğlenceli video aslında bizim odaklanmamızı ve bir konu üstüne derinleşmemizi kısıtlıyor. Bunu kitap çok güzel anlatmış. Bunun dışında tehlikeler de var. Örneğin Google dan bir şey arıyorsunuz veya instagramda bir paylaşım yapıyor veya birini takip ediyor paylaşımını beğeniyorsunuz ya da haritada bir yeri arıyorsunuz. Tüm bunlar sizin hakkınızda veriler ve bir yerde toplanıyor sosyal medyada veya youtube da daha fazla zaman geçirmeniz ve daha fazla reklam görmeniz için  çarklar dönüyor. Bundan kurtulmak zor ama imkansız değil. 

Kağıt Hamurundan Kaseler , Papiermache

Çok zevkli ve çevreci bir hobi bu; kağıt hamuru. Birkaç farklı yapım tekniği var. İnternette papiermache, kağıthamuru vb yazarsanız ulaşabilirsniz. Benim yaptıklarım kabaca şöyle;
Öncelikle atık kağıtları (yumurta kartonu, kağıt havlu rulosu, kızımın eski ödev kağıtları, gazete gibi)  minicik parçalar haline bir kovaya dolduruyorsunuz. Üzerine oda ısısı veya biraz daha sıcak su döküp en az 3-4 saat suyu iyice emmesi için bekliyorsunuz. 
Daha sonra bir el mikserini suya daldırıp iyice sulu hamur haline getiriyorsunuz. Daha sonra bir bez torbada bu karışımı süzüp iyice sıkıp başka bir kaba aktarıyorsunuz. Bu aşamadan sonra kuruduktan sonra sağlam olması için içine şunlardan birini karıştırmanız gerek;
-Beyaz tutkal
-Az suda pişmiş ve koyulaşmış 3-4 kaşık nişasta 
-Yine ılık suda karıştırılmış duvar kağıdı yapıştırıcısı


Ben hep deneye yanıla göz kararı yaptım. İyice yoğurup ister bir balonun ister plastik kabın dışına parça parça yapıştırarak kurumaya bırakıyorsunuz. Hamur çok cıvık olursa kolay kurumaz. Varsa balkonunuz veya kalorifer önünde kurutabilirsiniz

Kaselerimde ayak olarak genellikle kahve bardağı kullandım. Bunun çevresine hamur sardım. 

Daha sonra su bazlı boya ile boyayabilir, ham olarak bırakabilir veya dekupaj yapabilirsiniz. Ben bundan gece lambası da yaptım.


 

Narsizz ve Goldmund, Hermann Hesse


 Bu kitabı hep duyardım ancak Deniz Yüce Başarır'ın övgüsünden sonra okumak istedim. Felsefeye veya psikolojiye ilgi duyanların çok beğendiklerini hatta üzerine saatlerce konuştuklarını biliyorum. Benim okumam bu kadar derinlikli olmadı ancak yine de çok hoşuma gitti. Kitap grubumuzda okuduk hatta.

Roman ortaçağda geçiyor. Bir manastırda başlayan arkadaşlık Goldmund'un hayatı ekseninde devam ediyor. Onun sorgulamalarını ve zamanla gelişimini izliyorsunuz. Hermann Hesse bu kitabı iki dünya savaşı arasında yazmış. Arkadaşı Jung'un zıtlıkların uyumu düşüncesinden etkilenmiş ki zaten kitaptaki iki ana karakter de oldukça zıt. 

Okumsı zevkli, dili akıcı. Sıkıldığım tek bir bölüm oldu onun dışında merakla okudum. Üzerine konuşmayı isteyeceğiniz bir kitap...