Perşembe, Şubat 19, 2015

Lolita, Vladimir Nabokov

Yine liste kitaplarımdan birini okumanın gururu içindeyim. Hem sadece benim listem degil. Le Monde ve sanırım 125 yazardan oluşan bir gurup da yüzyılın romanlarından biri seçmiş Lolitayı..


Okuması çok kolay bir roman değil, önce onu söyleyerek başlamalıyım. Roman kahramanımız Humbert Humbert bir durumu, hissini veya düşüncesini açıklama gayretiyle epey lafı dolandırıyor bazen. Ama ne yalan söyleyeyim bu romanın güzel yanı da bu. Üslubu..Trajik bir konu ancak bu kadar yalın (evet uzun tasvirlere rağmen) akıcı ve yer yer nükteli anlatılabilir.
Konusu da şöyle:
Orta yaşlardaki kahramanımız çocukken aşık olup ölümüyle sarsıldığı kız arkadaşını unutamaz ve kendi büyüse de yaşamındaki bu kayıp nedeniyle hep 10-14 yaş arası kızlara ilgi duyar. Hepsine değil tabi. Supericikleri dediklerine.
Başarısız bir evlilikten sonra Amerika'ya yerleşen Humbert Humbert orada kiracısı olduğu bayanın kızına aşık olur. Okumak isteyenler için fikir vermesin diye bundan sonrasını anlatmayacağım.
Ama kitabı okumadan önce önyargılıydım. Bu kitap ahlak sınırlarını zorlar mı? diye.. Çünkü hikayeyi az çok biliyordum. Ancak romanı okudukça gördüm ki kahramanın kendisi bile nerdeyse kendisinden tiksiniyor ve hasta ruhlu olduğunu biliyor. Aslında zavallı biri.
İnsan bir de şunu merak ediyor; Nabokov acaba gerçekten bu kadar küçük bir kıza aşık olmuş mudur?
Nabokov kitabı yazarken beğenmeyip yakacak olmuş ve karısı kitabı kurtarıp basılmasını sağlamıştır.
1955'te Paris' de ilk basımı yapılan roman Stanley Kubrick tarafından filme de uyarlanmıştır.

Salı, Şubat 17, 2015

İstisna Tatlar, Moda

Moda'ya gelmişken (aslında farklı bir yeri Pappa'yı arıyordum, bulamayınca fazla dolaşmayalım bir an önce bir kahve içelim dedik) benim adını duyduğum bu mekanı kardeşim de "ben de duydum bi gidelim" demesiyle denemeye karar verdik.
Burası İzmir'de bir cafenin ikinci şubesi sanırım..Küçücük bir yer, önünde 3-4 masa. İçeride iki küçük yüksek tabureli masalardan var. Bence bu kadar küçük yerde zaten rahat bir cafe açılamaz. Ancak yol üstü kahvecisi olur, oturup keyif yapamazsınız.

Kahveler güzeldi, aeropres denedim. Güzeldi tadı. Benim için önemli olan bu ancak pastalar pek istisna değil . Sıradan.

Fotoğraftaki beyaz pasta ıspanaklı. Ispanak tadı rahatsız etmiyor ama çok da lezzetli değil. Diğerine milföy ve çikolatalı olana farklı bir isim söylediler, aklımda tutamadım. O da vasattı. Fiyatlar bu duruma göre bence yüksek.
Personel son derece sıcak ve yardımcı. Sanki oranın çalışanı değil de sahibiymiş gibiler.

Çarşamba, Şubat 11, 2015

Secdus

Buraya yolunuz düşmese de mutlaka düşürün. Sevimli sıcacık bir ortam. Secdus, kendi ürünlerini satıyor. Tabaklar bir harika. Kardeşim Moda'da beklediği için çok kalamadım. Söğütlüçeşme Metrobüs'ten inip kızımla yukarı doğru yürüyecektik. Adresi not etmiştim. Tam yolumuzun üzerindeydi. Uğradık ve bir kahve içtim.
Harika tabaklar işte bunlar. WEB sayfasından da satışı var.

Dükkanda kitaplar hariç her şey satılık.


Adres: Derici Zeynel Sokak No:14. Söğütlüçeşme, Kadıköy
WEB: secdusshop.com

Savaş, Propaganda ve Sanat Sergisi

Savaş, propaganda ve sanat...Birinci Dünya avaşı'nın yüzüncü senesini anma amacıyla "1.Dünya Savaşı'ndaİttifak Cephesi'nde Savaş ve Propaganda" sergisi Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nde (ANAMED) sergileniyor.

Sergi İstiklal Caddesinde.
Ömer M.Koç'un kolleksiyonundan seçilen eserler ve arşiv malzemelerinin bulunduğu sergide İttifak grubunun yaptığı propaganda faaliyetleri, kartpostallar, poreselenler,posterler ve tarihi dökümanlar sergileniyor.

"savaşmak çocuk oyuncağı".. Halkı savaşa çekebilmek için yapılan propagandalarda çocuk figürü sıkça kullanılmış. Savaşmaya güle oynaya giden çocuklar...Bazıları oyuncak tanklarla resmedilmiş.





Sergi 22 Marta kadar gezilebilir. Tarihçilere, Tarih öğretmenlerine, tarih meraklılarına tavsiye ederim.
Çıkışta, köşedeki Yapı Kredi kitaplığına da uğradık. Serginin katoloğu olan kitap 120 TL idi. Alamadım, ucuzlamasını bekleyeceğim :-)



Salı, Şubat 10, 2015

Barış Manço Müze Evi

Barış Manço Moda 81300 İstanbul.. Bu sözleri hatırlar mısınız?
Ben hiç unutmadım. Manço'nun yaptığı özellikle gezi programlarını keyifle izlerdim.
Moda'ya sık sık gelirim ama bu ev görmek kısmet olmadı. Sömestrde gezelim dedik. İyiki de gelmişiz. Çok etkilendim, çok beğendim.
Giriş odasında yukarıdaki bu çok gerçekçi balmumu heykel karşılıyor bizi..Bestelerini yaptığı ve çok sevdiği piyanosunun başında.
Evin merdivenleri..

Bu evde 18 yıl yaşamışlar. Barış Manço'nun hayali bir gün müzeye çevirmekmiş ama ömrü yetmemiş. Ölümünden sonra ailesi haciz vs. işleri ile çok uğraşmıştı hatırlıyorum ama nihayet Kadıköy Belediye Başkanının da yardımları ile içindeki eşyalarla müzeye çevrildi. 
Kışlık bahçede (limonluk) sizi karşılayan Kurtalan Ekspresi

Barış Manço antikaya çok düşkünmüş. Gittiği yerlerden eski eşyalar toplamayı çok severmiş.

Yazlık bahçede "adam olacak çocuk" panosundan çıkan kardeşim ve ona hayretle bakan kızım :-))
Burada plak şeklinde masalar ve nota ile sol anahtarı şeklinde sandalyeler tasarlanmış.Detaylar çok güzel.

yüzükleri

tanıtım kitapçığı;


Batıkan Manço'nun odası "adam olacak çocuk" odası olarak düzenlenmiş.

evin bahçesindeki domates, biber ve patlıcanlar..

115 yıllık köşkün ön bahçeden görünümü...

 Barış Manço'nun evinden çıktıktan sonra Moda Caddesi'ne döndük ve kaldırımdaki bu güzel heykelciği gördük.. "ağaca ağıt"...

Pazartesi, Şubat 09, 2015

Sırça Fanus, Sylvia Plath

Etkileyici bir dil ve etkileyici bir hikaye..


Şair Sylvia Plath' ın tek romanıdır. Yazar biraz kendi hayatından esinlenerek yazmış bu romanı, benzerlikler çok. Bu kitap yayınlandıktan bir kaç ay sonra intihar etmiştir.
Kısaca kitapta bir üniversitelinin bunalımlı ve çalkantılı yaşamı yer yer esprili bir dille sanki sıradan duygularmış gibi anlatılmıştır. Ana karakter Esther depresyonda ve hayattan zevk almayan biridir. Sık sık intiharı düşünmüş ve hatta denemiştir. Annesi ile iletişimi pek iyi değildir. Bir süre ruhsal sağlığı iyi olmadığ için tedavi görmüş ve bu deneyimlerini de son derece dolaysız bir dille anlatmıştır. Bu netlik benim çok hoşuma gitti.
Yazarın gerçek yaşamında iki çocuğu vardır. Onları evde odaya kapamış, yanlarına süt ve bisküvi bırakmış, kendisi mutfakta gazı açıp intihar etmiştir. Bu durum ile yıllarca yaşayan oğlu da 43 yaşında iken intihar edince bunun kalıtsal bir durum olabileceği düşünülmüştür.

Antep Gezisi

Gaziantep Gezisi.
Kendime mutlaka göreceğim yerler listesi yapmıştım ama liste uzun değildi. Çünkü biraz akışına bırakmak istedim. Mutlaka göreceğim yerler; Bakırcılar çarşısı ve çevresindeki hanlar, Bey Mahallesi ve Zeugma Mozaik Müzesi'ydi.
Antep dünyada hala yaşanılan en eski kentlerden biridir. Bence de Güneydoğu'da yaşanılacak en güzel yerdir.

Araplar kente Ayıntap demişler.
Hemen Bakırcılar Çarşısı'nın bulunduğu eski Antep'i gezmekle başladık. En güzel yerler bence buralarda gizli.
O kadar çok han, bedesten var ki gezmekle biter mi bilmem?



Yemeniler (çifti 50-60 TL civarı) Tabanı manda derisi, içi ve dışı koyun ve inek derisinden yapılıyor.

Biraz soluklanmak ve nefis menengiç kahvesinden içmek için mutlaka ama mutlaka Tahmis Kahvesi'ne gidin.Biz öyle yaptık. 
Tahmis, kahve dövülen yer anlamındaymış. Bu kahve geçirdiği yangın ve onarımları saymazsak 1638'den kalma. Bir rivayete göre IV.Murat Bağdat seferi sırasında burada dinlenip dibek kahvesi içmiştir.
Ortada yanan kocaman soba ayrıca çMenengiçdi.
Menengiç kahvesi öğütülmüş menengiçin (çitlembik veya bıttım da deniliyor) yarım yağlı süt ve az şekerle pişirilmesiyle yapılıyor.

Burdan çıkıp gezmeye ve alış-verişe devam. 
Yöreye özgü el tezgahında dokunan nefis kutnular.
Ve kahkeeee. Bunları yemeden ve bolca almadan dönülmemeli.

acıktık. Acıkınca da adı taaa İstanbul'dan duyulan İmam Çağdaş'a gelelim dedik.
Servis gayet hızlı, lezzetler mükemmel, fazla fotoğraf paylaşmayacağım.. Anlatılmaz..Yaşanır..


Burasının yakınlarında bulunan Yeni Han'ın içindeki Kaleoğlu Mağarası'da ilginç bir yer.Dükkanın içinden bir girişi bulunan mağara 500 yıllık. Kışın sıcak yazın serin olan ve oldukça geniş bu alanda dinlenip yer sofrasında birer kahve içtik. 

mağaranın girişi

ve içi...


Akşam yorulunca ve otele geçip kızımı erkenden uyutunca eşim ve ablamlarla ciğer ve künefe yemeye çıkamadım ama onlar bana gelirken bol fıstıklı künefeden getirdiler. Yeme de yanında yat modeli.

 Antep'teki ikinci günümüze yine çarşı bölgesinden başladık. Gezimiz sırasında sık sık hanlarda küçük molalar verip kahve içtik.
Millet Hanında kahve molası.


 İşte beklenen anlardan biri. Zeugma'dan çıkarılan mozaiklerin getirilip sergilendiği ve dünyanın en büyük mozaik müzesindeyiz.


meşhur Çingene Kız mozaiği karartılmış ayrı bir odada sergileniyordu. (Bunun benim için ayrı bir önemi var. 7 yıl kadar önce bir buçuk senemi vererek bu tabloyu mozaik olarak yapmıştım. Şu an evimin duvarında duruyor. Çok gururlandığım bir çalışma.) Kızım görür görmez "aa anne bizim evdekinin aynısııı" dedi.


Çocukların ilgisini çekecek şeyler de var. Lazer ışıkları ile mozaikleri hareketli bir şekilde yere yansıtmışlar ve siz üzerinde gezdikçe balıklar yüzüyor. Nehir'in çok ilgisini çekti.

Bir de ekranlara bulmaca yapar gibi mozaik taşlarını hareket ettirerek yerini bulma oyunu yapmışlardı. Çok ilgi çekici.

Bey Mahallesi Antep'te restore edilmiş taş evlerin bulunduğu bence çok özel ve güzel bir mahalle. Bazıları kafe olarak hizmet veriyor.Avluları çok güzel. Yıllar önce Antep'e geldiğimde buradaki kafelerden birinde oturduğumu hatırlıyorum. 



Yanlış hatırlamıyorsam Mustafa Kemal'in kimliği bu mahalleye kayıtlı verilmiş.
Gerçekten mutlaka gezilmeli.
Burada biz Oyuncak Müzesini gezdik. Antep'te pek çok yerin altından mağaralar çıkıyormuş. Bu müze de öyle. Üstü kadar altı da ilginç bu müzenin.

Oyuncak müzesinin altındaki mağara..

Antep bence bir daha gelinip gezilecek bir yer. Tadı damağımızda kaldı desem abartmış olmam.
Ha bu arada katmer yedim mi? Yemezmiyim o harika şeyi. Meşhur Zekeriya ustadan hem de. Ancak sabah erkence gidemedigimiz için çarşıdaki şubeden değil, Sankopark'ın içindeki şubeden yedim. O ne güzel bir şeydi öyle. Akşam olduğu için, pakette arabada yediğim için ve uçağı kaçırma telaşımız olduğu için fotoğrafını çekemedim. 
Neler aldım peki? Menengiç kahvesi, sumak, kahke, sabun, Mozaik Müzesi'nden kitap, kuru domates ve küçük bakır eşyalar.