Pazar, Eylül 04, 2016

Hamburg diğer....

Hamburg'da bir sabah Zeynep ve Nils' in arkadaşlarına kahvaltıya gittik. Yolda şu yukarıdaki evin önünden geçtik. Beatles grubu bir dönem bu evde kalmış. St Pauli yakınlarında.
 Bu şehirde yediğim sosislerin lezzeti kadar bu köri sosa da bayıldım. Yol üstünde küçük bütçelerde currywurst diye satılan bu baharatlı sosisler denenmeli.


 Aşağıda Altona'da limanda bulunan bir bina. Dockland Ofis binası. Elbe nehrine uzanmış bir gemi gibi. 6 katlı ve üstüne dışarıdaki merdivenlerle çıkılabiliyor. En üst katta manzara güzel.

Hamburg'dan Lübeck'e

Hamburg' dan 45 dakikalık tren yolculuğu ile daha kuzeye Lübeck'e gittik. Hava sıcaktı. Burası şirin bir kasaba. Gezilecek çok yer var. Holsten kapısı girişte sizi karşılıyor. Burası ortaçağdan kalma bir güzellik. (Daha önce adını duymamıştım. Ne ayıp)
Bu Holsten kapısı aynı zamanda müze.

Aşağıda Heiligen-Geist Hastanesi'nin içi görülüyor. 1286'da yapılmış. Vitraylar,freskler ve minik hasta odaları çok etkileyici. Avrupa'nın ilk sosyal yardım kurumuymuş.

Thomas Mann' da Lübeckli.
Aşağıdaki üç fotoğraf onun adına açılmış kültür evine ait. Mann meşhur romanı Buddenbrook Ailesi romanında adeta kendi ailesini ve bu evi anlatır.


Lübeck'e gelip de geçmişi 1800lere giden badem ezmeli çikolatalarıyla meşhur olmuş Niederegger'e gitmemek olmazdı. Vitrin,ndeki mimari eserler bile badem ezmesi den yapılmış. İçerisi kalabalık, pastaları nefis, kahvesi nefis...




Lübeck Trave ve Wakenitz ırmaklarının kıyısında ve Baltık Denizi'nden 14km içeride. Bir dönem Danimarka.ya bağlıymış.
Aşağıda Puppenbrücke. 250 yıllık. (bebek köprü demek)

Benim ayrıca hayran kaldığım yapı Meryem Ana Katedrali yani Marienkirche. 14. Yüzyılda tamamlanmış. Önceleri Katolik, reformdan sonra Protestan kilisesi olmuş. Buradaki pek çok yapı 2.Dünya Savaşı sırasında ağır hasar görmüş ama tekrar yapılmış. Kulesi 120 metreden fazla imiş. Korosu, tarihi çanı ve tuğladan yapılmış en büyük kilise olması özelliğiyle rol model olmuş.



Bunlar da gün sonunda yediklerimizden👍



slime yapımı

Çocukların yeni eğlencesi bu silme denen damarlar aslında Amerika'da pek yeni değil. Bize anca gelebildi sanırım😊
Yapılışı şöyle:
Bir çay bardağı ılık suya bir çay kasığından az boraks koyup  eritin. Bir çay bardağı oda  ısısında suyu da aynı ölçüde su bazlı tutkalla karıştırın, isterseniz bu suya bir damla gıda boyası ekleyebilirsiniz. Sonra bu iki sıvıyı hızlıca önce kaşıkla sonra elinizle karıştırın, işte silme hazır. Kullanamadığını zaman kapalı kapta tutun, açınca açık yoğurun yeter.

Pazartesi, Ağustos 29, 2016

Hamburg Gezisi 3, Miniatür Wunderland

Zeynom biz Hamburg'a gitmeden önce Miniatür Wunderland'ın biletlerini almıştı. İyi ki almış çünkü çok beğendik. Akşam 18'de gitmemize rağmen, sokaklar bomboşken bile burası kalabalıktı. Tarihi Speicherstadt bölgesinde bulunuyor. 2001'den beri içindeki minyatürlerin yapıldığı ve 2020'de tamamlanması planlanan bu müze gerçekten de muhteşem. Hamburg'a gidenler mutlaka görmeli. Çocuklar da bayılıyor.
Dünyanın en büyük demiryolu minyatürü burada.
Sadece Almanya'dan değil Amerika'dan,İsviçre'den,İskandinavya'dan,  İtalya'dan ve Fransa'dan da yapı ve sokakların minyatürleri var. Minyatürlerin nasıl yapıldıklarını çalışma odalarında da görebiliyorsunuz.

Burda güzel olan şey hayatın bir anı dondurulmuş gibi gerçekçi bir şekilde yansıtılması. Havaalanı, tren istasyonu, liman, teleferik vs. çok gerçekçi. Mesela yukarıda cinayet mahali gösterilmiş. Ceset bir dereye atılmış. Olay yeri inceleme ve polis incelerken solda da çiftçiler tarlalarıyla uğraşıyor.

Kenarlardaki butonlara basıp bazı objeleri haraketli hale getiriyorsunuz.

Bir binadan kesit.


Müzenin dükkan kısmında da hediyelikler bol. Biz de bu ev maketlerinden birini aldık. Eve gelince çok detaylı ve karmaşık bir şey olduğunu gördük.
Çıkışta müzenin hemen yanındaki Speicherstadt Kafeerösterai'da güzel kahvelerimizi içtik. Burası değişik kahve çekirdeklerinin harmanlanıp kavrulduğu büyük bir kafe.

Sonra Speicherstadt bina ve kanallarını gezdik. Burası da mutlaka görülmeli. Ben zaten kiremit kaplı binalara bayılırım. Burası 1883'ten beri meşe kazık temeler üzerine kurulmuş bu kiremit depo binalardan oluşuyor. Kanallar boyunca sokak sokak böyle. Köprülerle bağlanmış.

Burası yani Hafencity, Avrupa’daki en büyük ölçekli kentsel dönüşüm projelerinden olup, kent merkezinde bulunan 14.000 konut yapısına yeni konutların eklenmesi projesiymiş.


Hamburg'a bir daha geldiğimde burayı tekrar gezmek istiyorum. 

Hamburg Gezisi 2

Her gün Hamburg'u gezmeye devam.
Sokakta gezerken bazen kaldırımda aşağıdaki gibi küçük levhalardan görüyorsunuz. Bu binada daha önce yaşamış ve Naziler tarafından öldürülmüş ya da toplama kamplarına götürülmüş kişiler bunlar.

Vee olmazsa olmaz tarih müzesi. Hamburg Tarih Müzesi. İçinde üç geniş kat ve iki ayrı bloktan oluşan sergi alanları var. Almanya'nın geçmişten günümüze hafızası.
Müze binası..
1800'lere ait giysiler.

Eski ve küçük bir piyano.

1800'lerde bir binanın içi.
Hippilerin yaşam tarzını gösteren bir oda. Ayrıca savaşlarda kullanılan sığınak odalardan biri de birebir yapılmış.

Bu arada binalarda ya da sokaklarda sizi rahatsız eden herhangi bir kötü yapı, eksik kalmış ya da boyasız bir bina yok. Bazı binalara durup durup yeniden baktım.

 Civarda çok çocuk parkı var. Yanımızda üç yavru ile gezdiğimiz için arada bir onların da istediklerini yaptık tabi ki. Hamburg düz bir şehir olduğu ve metro-tren ulaşımı çok rahat olduğu için bütün gün gezsek de çok yorulmadık.
Günü birbirinden güzel Alman biraları ile tamamladım. Bu konuda da eksik olmayayım dedim.





Hamburg Gezisi

Canım arkadaşım Zeynep'in yaşadığı Hamburg'a nihayet bu yaz gidebildim. İki senedir planlayamamıştım. Ama onun yaşadığı yeri, evini ve çevresini de çok merak ediyordum.
1-8 Ağustos arası kızımla oradaydık. Sağolsunlar bizi gezdirmek için ellerinden geleni yaptılar.
Benim farklı bir şehre veya ülkeye giderken orasını tam olarak yaşayabilmek ve anlayabilmek için iki kuralım var. Birincisi çevreyi gezmek, müze, sergi vs. İkincisi onlar ne yiyorsa yemek-içmek, en azından denemek.

Hamburg çok güzel bir şehir. (Hamburgere adını vermiş.) Elimde olmadan yaşadığım şehirle karşılaştırınca çok sakin, düzenli ve yeşil bir şehir olduğunu gördüm. İki milyon nüfusa sahipmiş. İçinden Elbe ve Alster ırmakları gibi onlarca ırmak ve kanal geçtiği için iki binin üzerinde köprüye sahip. 1200 yıllık geçmişi var. Orta ve Kuzey Avrupa'nın en önemli limanı da burada.

İki büyük savaşla yerle bir olmuş ama fotoğraflara bakılarak birebir aynısı tekrar inşa edilmiş.
Hamburg'da ilk görülmesi gereken yer Belediye binası olan Rathaus. 11 yıllık yapım aşamasından sonra 1897 yılında hizmete girmiş.  Zamanın en görkemli binası olan Rathaus’un 647 odası vardır. Rathaus ile ilgili hep şu söylenirmiş; ‘’Rathaus’daki oda sayısı Buckingham Palace’dakinden 6 tane daha fazladır’’.


Sarayın girişi konser ve sergi salonu olarak kullanılıyor. Taş döşeli iç avlusu Yunan Tanrıçası Hygieia’ya adanmış, suyun gücünü ve saflığını sembolize ettiği söylenen bir çeşme ve onlarca sanat eseri ile adeta bir müze gibi.
Aşağısı Hamburg Limanından bir görüntü.
Chilehaus ise Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış muhteşem bir bina. 1922'de ofis binası olarak inşa edilmiş. 10 katlı yapılmış ilk binaymış. İçini gezebiliyorsunuz. Avlusunda küçük bir cafe ve mağazalar da var.

Hamburg'da hemen her gün değişik tatlılarından alıp denedik. Kahve ile çok iyi gidiyorlar. Normalde evimdeyken her gün gidip pastaneden bir şeyler almam. Ama yukarda da dediğim gibi farklı şeyleri deneme merakı. Bunların hepsine bayıldım. Gerçekten sevmediğim olmadı. Hatta iki-üç tanesini de evde yapacağım. Mesela biri franzbrötchen. Bir tür tarçınlı çörek, damla çikolatalı olanı da var. Diğerleri de puddingbrezel, apfeltasche ve schweineohren.

Akşamları da bu güzel balkonda kahve keyfi..

Hamburg gezi notlarım devam edecek.


Aynalar, Eduardo Galeano

Galeano okuması çok ama çok zevkli bir yazar. Daha önce "Ve Günler Yürümeye Başladı" kitabını okumuştum ve çok beğenmiştim. Bu kitap da ona benzer. Dünya tarihinin başlangıçtan günümüze pek bilinmeyen, konuşulmamış özel durumlarını o kadar güzel ve kısa hikaye gibi anlatıyor ki elinizden bırakamıyorsunuz.
Esprili, yormayan ve akıcı bir dil.