Cuma, Haziran 19, 2015

Kızıma Oyun Evi Yapıyorum ..


Kızımın rehberlik biriminin odasında görüp önünden kalkamadığı ahşap oyun evinin aynısını aradım bulamadım. Piyasadakiler genelde plastik küçük barbi evleri. Biraz işe yarayanlar da çok pahalı. Neden ben yapmayayım dedim. Böyle el işleri benim de hoşuma gidiyor. Ben mukavva ve kontrplaktan yapmayı düşündüm okulumuzdaki resim öğretmeni strafordan yapın deyince mantıklı geldi ve tanesi 7,5 liradan üç tane strafor aldık.

Kullandığım malzemeler; strafor, silikon yapıştırıcı, maket bıçağı, akrilik boya, renkli kağıtlar, kumaşlar, ip..
Önce evimizin boyutuna kızımın yerde veya sandalyede oturarak oynayabilmesini de düşünerek karar verdim. Ölçülerini belirleyip kalemle çizip maket bıçağı ile kestim. Tüm kesilecek malzemeleri hazırlayıp (silikonu bir defa fişe takıp çarçabuk yapıştırabilmek için) silikonla yapıştırdım. Küçük dantelli kumaşlardan perde kestim (tülden de olur) kumaşın içini elyafla doldurup yatak yastık vs yaptım. Küçük strafor parçalarından masa, sehpa, koltuk, karyola vs. kesip üzerine yastık veya yatağı yapıştırdım. Hatta küçük kilim bile dokudum.

kitaplık ve giysi dolabı da yapıcam ama vakit bulamıyorum.
Kızım bu eve bayıldı. Alt katı otopark olsun istedi. Küçük araba ve motorsiklet koyduk.
Geri kalanı sizin yaratıcılığınıza kalmış.
Bence tek bir oda bile yapılabilir bir kutunun içine illa üç katlı oda olması gerekmez.


Salı, Haziran 16, 2015

Alkali Beslenme

Bundan iki-üç ay kadar önce bu aralar kullanmakta olduğum instagramda Ayşegül Çoruhlu adında bir Biyokimyacı doktorun paylaşımlarını tesadüfen gördüm ve ilgimi çekince takip etmeye başladım. (Bu arada sosyal paylaşım sitelerinden bence en kullanışlı ve faydalı olanı instagram. Çünkü ilgi alanınıza göre yerli yabancı pek çok kişi ya da kurumu takip edip haberdar olabiliyorsunuz)
Neyse konuyu dağıtmayayım, daha önce sadece limonlu ve karbonatlı su içmekten ibaret olduğunu sandığım alkali beslenmenin aslında ne olduğunu yavaş yavaş anladım. Doktorun sanırım üç kitabı var ve ben ilk olarak bunu aldım;

Alkali Beslenme; Tokuz ama Açız.
Kitapta detaylı olarak "hangi besinleri ne zaman yersek vücudumuza ne gibi etkileri oluyor" detaylı olarak ve gayet bilimsel (bu nedenle de ikna edici) olarak anlatılmış. Ben bu güne kadar hiç diyet veya sağlık kitabı okumadım. Annem-babamın evinde Mehmet Öz'ün bir doktorla yazdığı üç ciltlik bol resimli açıklamalı bir kitap var, bir şeyi merak ettiğimde onu karıştırırdım o kadar. Ama Alkali beslenmeyi bilin başka bir kitaba ihtiyacınız yok.
Bu kitaptan çok şey öğrendim. Çok yerin altını çizdim ve tekrar dönüp okudum. Kendime çıkardığım dersler kısaca şöyle;
-yapabildiğim günler saat 17'den sonra bir şey yeme,
-çiğ sebze ağırlıklı beslen ve yapabildiğim günlerde sebze suyu iç,
-ceviz, badem, zeytinyağı, keten tohumu, çörek otu, avokado, mor sebze ve meyveleri hayatına daha çok sok,
-alkol ve kahveyi(kafeini)azalt (karaciğer faz 1'i yavaş çalışanlar-ki benim öyle)
-çıplak ayak çimlerde veya toprakta yürü,
-gece 23'ü geçirmeden uyu,
-şekeri ve beyaz unu mümkün olduğunca az tüket,
-suyunu da limon veya karbonatlı iç...
bunlar bile hayatınızda çok şey değiştirebilir.


Pazartesi, Haziran 01, 2015

Bir Taşım Keyif-Türk Kahvesinin 500 Yıllık Öyküsü

Topkapı Sarayı Müzesi Has Ahırlar Bölümü’nde Şubat ayında açılan sergiye nihayet canım Selen'in "artık sergi bitiyor, kaçırmayalım" demesi ile sonuna yetiştik. Sanırım iki haftası kaldı. İyi ki gelmişiz. 




Çok güzel bir sergiydi. Bu sergi Topkapı Sarayı ve Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırma Derneğinin ortak bir çalışması. Bu sergide sadece kahve kültürü değil sosyal hayata dair de çok şey bulduk. Bu arada, 2013 yılında Türk kahvesi ve kültürünün, UNESCO'nun somut olmayan ortak miras kültürüne dahil edildiğini öğrendim.

15 Haziran tarihinde bitecek sergi bu güne kadar bu konuda açılan en kapsamlı sergiymiş.
Kahve kavurma, öğütme, pişirme ve sunma eşyalarının yanısıra, sehpa örtüleri, kahve konulu minyatür ve resimler, takatukalar, kahve saklama kutuları, lüleler, ağızlıklar, buhurdanlar, tepsiler vb.oluşan yaklaşık 800 parçalık eser. 

Bazılarına içimiz gitti. Keşke benim olsa dediklerimiz çoktu :-)


Sevgilinin Geciken Ölümü, Murat Gülsoy

İlk kez Murat Gülsoy okuyorum. Adını hep duyardım ama bilirsiniz o kadar çok var ki okunacak yazar ve kitap bir türlü sıra gelmez. Sağolsun Zeynepcim bana nerdeyse her gelişinde okuduklarını getirir. Bu da onların arasındaydı. Görünce sevindim. Yazarın dili çok güzel. Hikaye de ilginç ama benden kaynaklanan sebeplerden kitabı bir kaç gün okuyamadım oysa sürükleyiciydi.
Kitabın adı aslında o kadar iyi anlatıyor ki okuyunca siz de göreceksiniz.
"''...her insan bir başkası için acı çekmek üzere yaratılmış bir başkasıdır. sevgilinin geciken ölümü, bu düşünce çevresinde aşk dediğimiz çoğul garipliğin zamanla, insanlarla ve ölümle ilişkisini sorgular"
Konu çok kısaca şöyle; Roman kahramanımız karısı trafik kazası geçiren ve evde ona bakım yapan biridir. Karısı bitkisel hayattadır çünkü. Yakınlarının tüm muhalafetine rağmen, "daha gençsin, bir bakıcı tut, hayatını devam ettir" demelerine rağmen kendini karısının bakımına adamıştır. Onun temizliği, evin hijyeni, sıvı mama ile beslenmesi, yatağın havalandırılması..hepsini Cem yapmaktadır. İşini bile (gazeteci) evden yürütür. Kitapta bol bol aşk, sevgi, sadakat, sorumluluk, suçluluk duygusu sorgulanmış. Roman ortadan sonra ilginçleşir.
Hani çok katmanlı romanlar vardır ya bu da öyle. Yazar bu kadar kısa bir romanı nasıl böyle katmanlı yapmış anlamak zor. Hem ön planda Cem ve bakmakta olduğu karısı Serap ve sorgulanan ilişkileri, hem Serap'ın yıllarca ortalarda görünmeyen, asker emeklisi, başkasından da çocukları olan babası hem de Cem'in ropörtaj yapacağı eski mahkum bir adam (adı neydi?
Cem'e ve Serap'a  üzüldüm, Aslı'nın mektubu kısmında sıkıldım(sayfalarca ve anlamsız geldi), Katil mi deli mi? belli olmayan adamın bölümü oldukça ilginçti. Sonu net bitmediği için de merakta kaldım..
Eşim normalde okuduğum ve okurken de orda burda bıraktığım kitapların çok azıyla ilgilenir, çok azı ilgisini çeker. Bu kitabın adı ilgisini çekmiş, almış gecenin bir yarısına kadar okumuş,hoşuna da gitmiş, "bana bir şey mi ima ediyorsun?"falan dedi :-)
Daha fazla ip ucu vermeyeyim ama güzeldi. Diğer kitaplarını da alıp okumak isterim.