Cuma, Nisan 18, 2014

Pera Müzesi ve Pera Palas

Bugün biraz müze gezelim dedik. Artık böyle gezilerime kızımı da götürmeye başladım. Gördükleri her şeyi o küçük güzel hafızalarına kaydettikleri için küçük yaşlardan itibaren böyle yerlere alıştırmak gerek diye düşünüyorum. Tabiki yanımıza baston puseti de aldık. Tüm gün ayakta benimle gezmesini bekleyemezdim zaten. Çantamızda meyve ve kuruyemiş gibi atıştırmalıklar, oyuncağımız ve kitabımız da vardı her ihtimale karşı...






















Metro Şişhane durağında indikten sonra tünelin ordan Meşrutiyet caddesine geçtik.  Burada bulunan Pera Müzesi'ndeyiz. En son geleli iki veya üç yıl oldu galiba.
İki gün sonra sergilenmesi bitecek Picasso resimleri vardı, onlara yetişmekti biraz da amacım. Beşinci ve dördüncü katlarda "aurora" adlı Kuzey ülkelerinden cam sanatı örnekleri var. Günümüz meseleleri camla öyle güzel yoğurulup anlatılmış ki hem çok estetik hem çarpıcı.
















Bir alt katta Picasso sergisi var. Çoğunluğu gravürlerden oluşan ve birkaç tane seramiğin de sergilendiği bölüm ayrıntıyla incelenmeli.

















Alt kata iniyoruz. Burada da görmekten bıkmayacağım Kaplumbağa Terbiyecisi ve Osman Hamdi Bey'in nefis eserleri...























En alt katta daha önce de gezdiğim "Anadolu Ağırlık Ölçüleri" sergisi var.

Sırada Pera Palas var.















1800'lerin sonlarında Orient Expres'in İstanbul'u gezecek yolcularının kalacağı otel olarak yapılan Pera Palace Haliç'in muhteşem manzarasına bakan yerde bir anda sosyal faaliyetlerin ve eğlencelerin de merkezi olur.
Pek çok ilkleri vardır otelin. Saray dışında elektriğin bağlandığı ilk binadır. Musluklarından sıcak su akan ve elektrikli asansör kullanılan ilk binadır.
Atatürk'ümüzün de 1917'den sonra dönem dönem kaldığı otelde 101 numaralı oda O'nun şahsi bazı eşyalarının da eklenmesiyle müze oda haline çevrilmiştir. Gidilip görülmesi şarttır.
Her gün öğleden önce ve sonra birer saat ziyarete açıktır. Biz 15'de oradaydık. Başka da kimse yoktu. Beş dakika lobide bekledik.















Sonra görevli bir bayan tarihi asansörü kullanarak bizi odaya çıkardı.















Atatürk'ün sevdiği günbatımı pembesi ve krem tonların hakim olduğu odada hemen sağ girişte çerçevelenmiş meşhur Hint yapımı secade duruyor.















 Üzerinde Atatürk'ün ölüm saati ve Kasımpatı çiçeklerinin bulunması çok ilginç. Hintli bir medyum tarafından yapılmış ve Ata'ya hediye edilmiş.






















Banyo aslına uygun olarak yeniden yapılmış.

Sehpanın üzerinde yeni okunmuş gibi duran gazeteler, rafta Ata'nın okuduğu kitaplar...
Biliyorsunuz Agatha Christie'de bu otelde kalmış ve Doğu Ekspresi'nde Cinayet romanını burada yazmıştır.
Otelde Agatha Restoran, Orient Bar, Kubbeli Salon ve Patisserie de Pera bulunuyor. Şimdi yapamadım ama bir dahaki gelişimde Kubbeli Salonda beş çayımı içeceğim mutlaka.
Anlatılmaz yaşanır mekanlardan biri burası.
 

4 yorum:

birdysevda dedi ki...

Merhaba,bu seni 7 yaşındaki yeğenimi İstanbul'da kültür gezisine çıkaracağım,büyüleneceğine eminim.Pera Palas hakkındaki bilgi için çok teşekkürler.Atamızın odasını görmeye gideceğim mutlaka.Sevgiler...

Juliette Koc dedi ki...

Ah ne güzel olurmuş kaçırmasaymışım bu sergiyi. Yine de görmüş kadar oldum bu güzel paylaşım sayesinde. Miniğe aşıladığınız güzel duygular içinde ayrıca tebrik ederim..

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Pera Palas ı çok isteyip gezemedim bir türlü, yazınız fotoğraflar rehber oldu, bu yaz Türkiye ye geldiğimizde kısmet olur umarım gitmek:)

Derdest fikirler dedi ki...

canım harika bir yazı olmuş çok beğendim bu arada ben de gezmedim oraları ve programıma aldım.