Kardeşimin "mutlaka oku" diye verdiği romanlardan biri. Ne yalan söyleyeyim adını duyduğum bu yazarın "bir kitabını söyle" deseniz söyleyemezdim.
Aslında roman ama kısa kısa yazılardan oluşuyor gibi olduğundan hikaye gibi. Arka kapakta yazdığı gibi cümleler de çok uzun değil. Okunması kolay, dili çok güzel. Yalnız hikaye (romadna yazarın da ediği gibi ) sıradan.. Sanırım amaç da bu zaten. Yazar günlük hayatın sıradan olaylarını da anlatabilmeliyiz, illa çok ilginç sıradışı karakterler ya da olylar olmamalı diye düşünmüş bence. Cemil'in hikayesi. Toplu konutta 1+1'de eşi Doktor Nazlı ile oturan yazar Cemil editöre teslim ettiği kitabının onaylanmasını beklemektedir. Binadaki bir kaç komşu ile kısa diyaloglar, Cemilin babasını kaybettikten sonra hissettiği geçmişe dönüşler, Nazlı ile tanışmaları, iki yakın arkadaşı ile buluşmaları ...vs.
Bence bu roman filme çekilebilirdi...Bence bu yazarın kardeşim gibi sıkı takipçileri var...Bence toplu konut inşaatı ile o inşaatlarda çalışan işçileri ve yaşamlarını harmanlayarak anlattığı o kısa bölüm en güzel yeriydi...
"Açık pencereler çarpmasın diye pervazlara konulan minderler dışarı sarkıyor. Binlara insanlara dil çıkarıyor..."syf.125
" Cemil’in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu nazlı. ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare içinde cemil’in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. sessizlikler vardı. hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş cemil’in kuytuya köşeye bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz.”syf.26
2 yorum:
Merhaba, ben de severek okumuştum bu kitabı. Ve bir kitabın hevesle okunabilmesi için illaki uzun, süslü cümleli, bol aksiyonlu olması gerekmediğini göstermişti...
Adı çok ilgi çekici :)
Yorum Gönder