Salı, Ocak 24, 2012

Cihangir'de Küçük Bir Gezi

Sanatçılar kenti... kedisi bol yer... bol yokuşlu popüler semt...Cihangir cumhuriyeti...
Genelde aydın kişilerin ve az sayıda gayrımüslimin yaşadığı Beyoğlu ilçesine bağlı semttir. Adını Kanuni'nin oğlundan alır.
Buraya Taksim'den Sıraselviler caddesinden inerek veya Tophane'den Defterdar Yokuşu'ndan çıkarak ulaşabilirsiniz. Ben ikisini de yapmadım :-) Fındıklı parkının karşısından yukarı çıktım, Cihangir'e adını veren Cihangir Camiinin yanından yani...
Cihangir'in eski sakinleri burasının son yıllarda popüler olmasından şikayetçiymiş. Çünkü hem kiralar artıyor, hem eskiden sakin olan mahalle kalabalıklaşıyor hem de eskiden de varolan mekanlar merak edenlerle dolup taşıyormuş. Hızla bir ticaret ve  eğlence merkezi haline gelmiş bu mahallenin bozulmadan kalmasını istiyorlar...
Geçenlerde bir İngiliz gazetesi Cihangir'i dünyada yaşanabilecek yerler sıralamasında 4. sıraya koymuş. Bu çok ilginç geldi bana, o kadar da değil bence. Dünyada başka yer mi yok? diyorum. Nitekim mahalle sakinlerinden biri "burada kaldırım bile yok, çöpler hep ortalıkta, ne yaşaması?" diyerek o da garipsemişti bu haberi.
Sabah 10'da Cihangir'deydim. Kahvaltımı Susam Cafe'de yapmak istedim ama henüz aşçı yeni gelmişti ve hazırlanması yarım saati bulurmuş diye vazgeçtim. Kahvaltımı bir simitle geçiştirdim. Sonra birkaç küçük vintage tarzı butik gezdim. Çok tarzım değil ama arada güzel parçalar var kendime uydurabileceğim.
Oradan Orhan Kemal müzesine gittim. Uzun zamandır aklımın bir köşesinde vardı burası. Müzenin yanında İkbal Kahvesi ve Kitabevi var. Orhan Kemal'in yıllar önce okuduğum Bereketli Topraklar Üzerinde romanını çok ama çok beğenmiştim. Müzede bu ve diğer kitapların çoğunun ilk basımı, Orhan Kemal'in dostlarıyla fotoğrafları, kişisel eşyaları vardı. O; Murtaza, Cemile, 72.Koğuş, Ekmek Kavgası, Hanımın Çiftliği gibi muhteşem eserlerin sahibi büyük bir yazardı. Çalışma odası da son derece mütevazi.

 
Cihangir'i gezmeye devam ediyorum ve bu kadar kedinin burada ne yaptığını çok merak ediyorum. Her yer kedi dolu. Balkonlar, çöplerin yanı, arabaların üstü, dükkanların önü..Bu mahalle onların gibi.
Neredeyse bütün sokaklarına hatta bazılarına iki defa giridim dolaştım.
Biraz daha yukarı çıkıp Savoy pastanesinde oturdum. Bir gazete alıp okudum. Önce kaşarlı simitle karnımı doyurdum. Milföy pastasından henüz gelmemişti o nedenle kayısılı ve kahveli turtalarından yedim.

Bir dahaki sefere şarlotu deneyeceğim.
Neyse biraz kafamı dinlediğim bir gündü. Gezmek için (özellikle sabah saatlerinde) güzel bir yer.
 

Hiç yorum yok: