Çook güzel, çok ama çok güzel bir kitap...
Hani tadı damağımda kaldı dersiniz ya öyle...
Okuduktan günler sonra bile kitaptan bölümler aklıma geliyor ve düşünüyorum...
Bu kitabın adına bir kaç yıl önce okuduğum başka bir kitapta rastlamıştım. İlgimi çeken kitapları biryerlere not alırım sonra bazen 3 ay bazen 3 yıl sonra denk gelir ve alır okurum. Bu da öyle oldu. İyi ki okumuşum.
Drina Köprüsü, İvo Andriç'in Sokullu Mehmet Paşa'nın Vişegrad'da yaptırdığı köprü ve çevresindeki yaşamlar üzerine yazdığı romanıdır. Kitap Temmuz 1942 - Aralık 1943 tarihleri arasında Belgrad'da yazılmış ve ilk defa 1945'te yayımlanmıştır.
Yazar kitaba köprünün henüz yapılmadığı yıllardan başlar ve 350 yıllık dönemi anlatır. Romanın öznesi köprüdür. Onun etrafında olan acı-tatlı olaylar,gelenekler, hikayeler, dönemin siyasi gelişmeleri, ekonomik buhranlar, savaşlar, nüfus artışı ile kasabanın büyümesi ve daha neler neler...
Bir yazar ancak bu kadar tarafsız, yarattığı veya aktardığı kişilere karşı ancak bu kadar insaflı olabilir.
Anlatımı o kadar sade ve içten ki...Ne demek istediğini o kadar güzel anlatıyorki...Bazen gözlerim doldu bazen gülümsedim bazen de korktum. Gerçekten korktum. Radislav adlı bir suçlunun canlı canlı kazığa geçirilişi ve onun yavaş yavaş ölümünü o kadar gerçekçi anlatmış ki yazar film olsa gözlerimi kapardım.
Köprünün üzerinde olan bir olaydan bahsederken uzaktan gelen piyano-keman sesinin kimlerden geldiğini anlatıp ufak bir parantezle o kişilerin de ilginç-dokunaklı hayatından kısaca bahsederken bile ilginizi dağıtmaz hatta ayrı bir zevk alırsınız. İçinde bulunulan durumu daha gerçekçi kılar böylece...
Kitabın orjinalinde Türkçe bazı kelimeler var ama çeviriyi yapanlar da bence mükemmel bir iş çıkarmış...
orijinal ismi; na drini cupriji
İvo Andriç; (1892-1975)
Travnik yakınlarında Dolac'ta doğdu. Zagreb, Viyana ve Krakow'da sürdürdüğü eğitimini Graz Üniversitesi'nde tamamladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında milliyetçi etkinliklerinden ötürü Avusturya-Macaristan yetkilileri tarafından bir süre gözaltında tutuldu. Savaşı izleyen yıllarda Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştı. Budapeşte, Madrid, Cenevre ve Berlin'de dış görevlerde bulundu. 1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen İvo Andriç'in bu ödülü, özel olarak Drina Köprüsüne verilmiş gibi kabul edilmektedir.
Drina Köprüsü,İvo Andriç, Çevirenler; Hasan Ali Ediz, Nuriye Müstakimoğlu,
7 yorum:
Ben de not aldım. Denk gelirse okuyacağım.
Sanırım çok heyecanlandım ve bu kitabı çok istedim.. anladım, hissettim nasıl birşey olduğunu sanırım..
"350 yıllık dönemi anlatır. Romanın öznesi köprüdür. Onun etrafında olan acı-tatlı olaylar,gelenekler, hikayeler, dönemin siyasi gelişmeleri, ekonomik buhranlar, savaşlar, nüfus artışı ile kasabanın büyümesi ve daha neler neler..." şu kısım bana yewtti..
seviyorum nesiller byu süren kitapları, o değişimi, bazen iyileşmeyi bazen kötüleşmeyi okumayı..
çok teşekkür ederim.. aklımda bu kitap.. sevgiler:)
38 yıl önce okuduğumda, şu an sizin hissettiklerinizi bende hissetmiştim.Duygularımı tıpkı sizin gibi anlatmıştım.Drina Köprüsü benim için hep özel oldu.Bu pazar sabahı bloğunuzu okuyunca, beni yıllar öncesine götürdünüz,teşekkür ederim.
aralık ayında öyle çok kitap aldım ki yaza kadar kitap almayacağım diyordum. Lakin Drina Köprüsü öyle bir merak uyandırdı ki bende, hemen okunacak listeme ekledim. Denk geldiğimde alıcam. Teşekkürler paylaşım için;)
Lise yıllarımda okumuş ve çok beğenmiştim. Aslında tekrar okumanın zamanı gelmiş de geçmiş bile. Hatırlattığınız için teşekkürler, sevgiler.
Kendisinin Turk dusmani oldugunu, ve daha doktora tezini yazarken bile "Turk egemenliginde inancimiza sahip cikmak" isimli tezi ile odul aldgini, Sirplarin Bosnaklari katlederken onun siir ve yazilarini okuduklarini ve onu lider olarak aldiklarini biliyor muydunuz?..
yirmili yaşlarında milliyetçi olduğunu duymuştum ama tezinin adı "Türk egemenliğinde inancımıza sahip çıkmak" değil "Osmanlı Yönetimindeki Bosna-Hersek'te Kültür Yaşamı" imiş. Kaldı ki Drina Köprüsü son derece tarafsız ve hümanistçe yazılmış bir kitap. En acımasız ve etkileyici bir olayda bile hiçbir tarafı aşağılamamış ve suçlamamıştır.Yaşadığı bölge el değiştirdikçe artı eksi taraflarını son derece tarafsızca anlatmış.Kitap 1990'larda tekrar popüler olmuş çünkü "biz bir arada yaşayamayız bak bu kitapta da bu anlatılıyor" diyerek kullanılmış. Oysa bence kitapta bir arada yaşayamamak değil zorluklara rağmen yaşamak anlatılıyor. Milliyetçiler o pencereden bakarak kullanmışlar bu kitabı. Farklı bakış açıları doğal tabi ama ben kitaptan en ufak bir rahatsızlık duymadığım gibi yazarın böyle karışık bir yeri anlatırken ki tarafsızlığına şaşırdım.
Yorum Gönder