Zaro Ağa, 1774’de Bitlis’de doğmuştur.(1934’de İstanbul’da ölmüş), Şerif Mirza Aşiretine bağlı Kürt hammalı. 157 ya da 160 yıl yaşamış, Türkiye'nin en uzun yaşayan insanı ve yabancı kaynaklara göre ise dünyanın en uzun yaşayan birkaç kişisinden biridir.
Zaro Ağa, 10 Osmanlı padişahı, 1 cumhurbaşkanı görmüş, 6 savaşa katılmış ve bazı kaynaklara göre 7 kez, bazı kaynaklara göre de 13 kez, başka bir kaynağa göre 29 kez evlenmiştir. Beşi kız olmak üzere 13 çocuğu, 29 torunu olmuştur. Zaro Ağa’ya “Neden bu kadar çok evleniyorsun” diye sorulduğunda, “Ne yapayım, aldığım kadınlar çabuk ihtiyarlayıp ölüyorlar” şeklinde cevaplamış.
Zaro Ağa, 18. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul'a gitmiş ve Selimiye Kışlası, Ortaköy ve Tophane camilerinin inşaatında çalışmıştır. İstanbul hamal topluluğunun başına geçmiştir.(hamallık baba ve dede mesleğidir). Kendisi 1826’da yeniçeriliğin kaldırılışı sırasında bu ocakta olduğunu ancak kıyımdan Ayasofya’nın altındaki zindanlara saklanarak kurtulduğundan söz eder.
Bir müddet sanayi nefise mektebinde öğrencilere modellik yaptıktan sonra, tek parti dönemi yöneticileri Zaro Ağayı keşfeder. Milli iktisat ve tasarruf cemiyeti marifeti ile bir reklâm kampanyası organize edilerek Zaro Ağa’dan istifade edilir. Günümüzdeki fındık reklâmlarının serüveni bu kampanyada hazırlanan kartpostallarla başlar. Bir yüzünde Zaro Ağanın iki kadın ortasında duran resmi diğer yüzünde ise “Kim Zaro Ağa gibi Türk üzümü ve fındığı yerse zeytinyağı ve İzmir inciri ile sindirim sistemini harekete geçirirse onun gibi bu yaşta sağlıklı olur.” ibaresi bulunan bu kartpostallar Macaristan’da dört dile çevrilerek tüm dünyaya dağıtılır.
Zaro Ağanın bu durumundan yararlanmak isteyen fırsat ve çıkar düşkünü insanlar vakit kaybetmeden harekete geçer. Bu umut tüccarları türlü vaatlerle kandırdıkları Zaro Ağayı ikna edip gemi ile önce İzmir’e oradan Avrupa’ya götürürler.İtalya ve Yunanistan'da kalır. Avrupa da biraz ısınma turları yaptıktan sonra Amerika’nın yolunu tutarlar ve artık Zaro Ağa Amerika’da gazetelerin başköşesindedir. Basın ordusu onun her hareketini takip etmektedir. Ne yediği, ne içtiği, ne giydiği vs. Röportajlar, toplantılar ve geceler birbirini izler. Burada bir de kaza geçirir. Hafızasında kalıcı bir hasar olsa da vücudu hala sapasağlamdır. Geçirdiği kaza ve yorucu seyahatten sonra zaten oradaki görevi de biten Zaro Ağa vaat edilen hiç bir şeyi alamadan meteliksiz geri döner. Döndüğünde eşi Kudret hanım da vefat etmiştir.
Daha sonra operatör Emin Bey'in şehreminliği(belediye başkanlığı yani) zamanında belediye serhademeliğine getirilmiş ve bu görevi ölümüne kadar sürdürmüştür. (Ölümüne yakın kapıcılık yaptığı da söylenir).Böylece son günlerini İstanbul'da geçirmiştir ve aynı şehirde ölmüştür.
Mustafa Kemal'in huzuruna iki kez çıkmış ve ona sultan diye hitap etmiştir. Mustafa Kemal ile görüştüğünde çok iyi işi yaptığını söylemiş ama kadınlara fazla hürriyet vermesini eleştirmiştir.
Bazı yabancı kaynaklarda Zaro Ağa'nın 1933 yılında Amerika'da öldüğü söylenilse de yerli kaynaklar Zaro Ağa'nın 1934 yılında İstanbul Şişli Etfal Hastanesi’nde prostat kanserinden öldüğünü kaydeder. Yapılan otopside Zaro Ağa'nın oldukça uzun yaşamasına rağmen pek çok sağlık sorunu olduğu tespit edildi. Bunlar arasında tüberküloz, kalp büyümesi, beyinde damar tıkanıklıkları ve üç böbreklilik sayılabilir. Onu hastanede ziyaret eden Dr. Behçet Sabit Bey'in verdiği bilgiler arasında uzun yaşamanın Zaro Ağa usulleri de olacaktı. Behçet Bey şöyle açıklıyordu: "Bu kadar yaşaması için yaptığı rejimi tetkik ettim. Hiç alkol kullanmamış, hemen hiç denilecek kadar et yemiş. Etle başı hoş değil. Uzun ömründe yediği et gayet az. Bu rejimi son senelere kadar takip etmiş. Bilhassa bulguru ve yoğurdu ihmal etmemiş. Dikkat etsek hepimiz birer Zaro Ağa oluruz.”
Zaro Ağa'ya Amerika'dan gelen mektup, herkesin dikkatini çekmişti. İngilizce mektubu New York'tan "Hartman" isminde bir kadın göndermişti. Diyordu ki: "Güzel Zaro Ağa. Beni çok iyi hatırlarsınız. Ben madam Hartman. Bir de Nelly isminde bir arkadaşım vardı biliyorsunuz. Buradayken Nelly size izdivaç teklif etmişti. Nelly mutlaka sizinle evlenmek niyetinde. Bunun için hemen Amerika'ya gelmenizi istiyoruz. Bütün seyahat masrafları bana aittir. Balayı masraflarını da ben göreceğim. Aziz Zaro... Seni bir an önce aramızda görmek istiyoruz. Çabuk gel ve eskisi gibi bizimle güzel güzel dans et. Gelip gelmeyeceğini hemen bize bildir. Sana lazım olan parayı derhal gönderelim. Nelly de sana ayrıca mektup yazacak. Good bye şeker Zaro..." Zaro Ağa gelen mektubu itina ile katlamış ve "Bir gün gelir lazım olur" diyerek yastığının altına yerleştirmişti. Zaro Ağa'nın, Amerika'da kapıcılık yaptığı dönemlerde başta Nelly olmak üzere, kadınların da ilgisini çektiği anlaşılıyor.
Amerikan kaynaklarında geçen Amerika'da öldüğü yolundaki rivayetler muhtemelen Zaro Ağa'nın Amerika'da bir süre yaşaması ve öldükten sonra cesedinin incelenmek üzere Amerikalı bilim adamları tarafından istenilmiş ve gönderilmiş olmasına dayanır. Ayrıca öldüğünde asıl yaşının 164 olduğu yolunda da iddialar vardır. Zaro Ağa’nın vefat ettiği Şişli Etfal Hastanesi’ne bütün çocukları, torunları, torunlarının torunları gelmiştir. 92 yaşındaki kızı feryatlar ederek şunları söylüyordu: “oy, ooy dünyaya doyamadan gettii!”
Eyüp Sultan Camii arkasından, Kaşgari dergâhına çıkarken yolun ikiye ayrıldığı yerde sol tarafta bir mezar taşı var. Başlığı Osmanlı dönemine ait, üzerine yazılan yazı ise Türkçe “160 yaşında ölen Bitlisli Şemsi Ağa oğlu Zaro Ağa”
Beyni İstanbul Sultanahmet Sağlık Müzesinde’ymiş.
Zaro Ağa öldükten 3 yıl sonra 1937 yılında gazetelerde şöyle bir reklam ilanı vardır.Mezardan bir ses.-Neden 157 sene yaşadım? Bu sırrı öğrenmek istersiniz değil mi? Çünkü Hüseyin Avni Akçaboğaz yoğurdu yedim. Bunu böyle bilin, siz de yiyin yaşarsınız. Zaro Ağa. (mezar taşında şu yazar: Az yaşa, çok yaşa, akıbet er geç gelir başa!")
Kaynaklar;
-Mecid Efendi (Zaro Ağa'nın damadı, 1 Temmuz 1934 tarihli Cumhuriyet gazetesi) -Faik Bulut, Türk Basınında Kürtler, İstanbul, 1992, s. 80.- Rohat Alakom, Dünyanın En Yaşlı Adamı: Zaro Ağa (1774-1934), Avesta Yayınları, 2009.-Rohat Alakom, Eski İstanbul Kürtleri (1453-1925), Avesta Yayınları, 1998.-Mevlüt Çelebi,Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı Zaro Ağa,istanbul,2010.
Zaro Ağa, 10 Osmanlı padişahı, 1 cumhurbaşkanı görmüş, 6 savaşa katılmış ve bazı kaynaklara göre 7 kez, bazı kaynaklara göre de 13 kez, başka bir kaynağa göre 29 kez evlenmiştir. Beşi kız olmak üzere 13 çocuğu, 29 torunu olmuştur. Zaro Ağa’ya “Neden bu kadar çok evleniyorsun” diye sorulduğunda, “Ne yapayım, aldığım kadınlar çabuk ihtiyarlayıp ölüyorlar” şeklinde cevaplamış.
Zaro Ağa, 18. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul'a gitmiş ve Selimiye Kışlası, Ortaköy ve Tophane camilerinin inşaatında çalışmıştır. İstanbul hamal topluluğunun başına geçmiştir.(hamallık baba ve dede mesleğidir). Kendisi 1826’da yeniçeriliğin kaldırılışı sırasında bu ocakta olduğunu ancak kıyımdan Ayasofya’nın altındaki zindanlara saklanarak kurtulduğundan söz eder.
Bir müddet sanayi nefise mektebinde öğrencilere modellik yaptıktan sonra, tek parti dönemi yöneticileri Zaro Ağayı keşfeder. Milli iktisat ve tasarruf cemiyeti marifeti ile bir reklâm kampanyası organize edilerek Zaro Ağa’dan istifade edilir. Günümüzdeki fındık reklâmlarının serüveni bu kampanyada hazırlanan kartpostallarla başlar. Bir yüzünde Zaro Ağanın iki kadın ortasında duran resmi diğer yüzünde ise “Kim Zaro Ağa gibi Türk üzümü ve fındığı yerse zeytinyağı ve İzmir inciri ile sindirim sistemini harekete geçirirse onun gibi bu yaşta sağlıklı olur.” ibaresi bulunan bu kartpostallar Macaristan’da dört dile çevrilerek tüm dünyaya dağıtılır.
Zaro Ağanın bu durumundan yararlanmak isteyen fırsat ve çıkar düşkünü insanlar vakit kaybetmeden harekete geçer. Bu umut tüccarları türlü vaatlerle kandırdıkları Zaro Ağayı ikna edip gemi ile önce İzmir’e oradan Avrupa’ya götürürler.İtalya ve Yunanistan'da kalır. Avrupa da biraz ısınma turları yaptıktan sonra Amerika’nın yolunu tutarlar ve artık Zaro Ağa Amerika’da gazetelerin başköşesindedir. Basın ordusu onun her hareketini takip etmektedir. Ne yediği, ne içtiği, ne giydiği vs. Röportajlar, toplantılar ve geceler birbirini izler. Burada bir de kaza geçirir. Hafızasında kalıcı bir hasar olsa da vücudu hala sapasağlamdır. Geçirdiği kaza ve yorucu seyahatten sonra zaten oradaki görevi de biten Zaro Ağa vaat edilen hiç bir şeyi alamadan meteliksiz geri döner. Döndüğünde eşi Kudret hanım da vefat etmiştir.
Daha sonra operatör Emin Bey'in şehreminliği(belediye başkanlığı yani) zamanında belediye serhademeliğine getirilmiş ve bu görevi ölümüne kadar sürdürmüştür. (Ölümüne yakın kapıcılık yaptığı da söylenir).Böylece son günlerini İstanbul'da geçirmiştir ve aynı şehirde ölmüştür.
Mustafa Kemal'in huzuruna iki kez çıkmış ve ona sultan diye hitap etmiştir. Mustafa Kemal ile görüştüğünde çok iyi işi yaptığını söylemiş ama kadınlara fazla hürriyet vermesini eleştirmiştir.
Bazı yabancı kaynaklarda Zaro Ağa'nın 1933 yılında Amerika'da öldüğü söylenilse de yerli kaynaklar Zaro Ağa'nın 1934 yılında İstanbul Şişli Etfal Hastanesi’nde prostat kanserinden öldüğünü kaydeder. Yapılan otopside Zaro Ağa'nın oldukça uzun yaşamasına rağmen pek çok sağlık sorunu olduğu tespit edildi. Bunlar arasında tüberküloz, kalp büyümesi, beyinde damar tıkanıklıkları ve üç böbreklilik sayılabilir. Onu hastanede ziyaret eden Dr. Behçet Sabit Bey'in verdiği bilgiler arasında uzun yaşamanın Zaro Ağa usulleri de olacaktı. Behçet Bey şöyle açıklıyordu: "Bu kadar yaşaması için yaptığı rejimi tetkik ettim. Hiç alkol kullanmamış, hemen hiç denilecek kadar et yemiş. Etle başı hoş değil. Uzun ömründe yediği et gayet az. Bu rejimi son senelere kadar takip etmiş. Bilhassa bulguru ve yoğurdu ihmal etmemiş. Dikkat etsek hepimiz birer Zaro Ağa oluruz.”
Zaro Ağa'ya Amerika'dan gelen mektup, herkesin dikkatini çekmişti. İngilizce mektubu New York'tan "Hartman" isminde bir kadın göndermişti. Diyordu ki: "Güzel Zaro Ağa. Beni çok iyi hatırlarsınız. Ben madam Hartman. Bir de Nelly isminde bir arkadaşım vardı biliyorsunuz. Buradayken Nelly size izdivaç teklif etmişti. Nelly mutlaka sizinle evlenmek niyetinde. Bunun için hemen Amerika'ya gelmenizi istiyoruz. Bütün seyahat masrafları bana aittir. Balayı masraflarını da ben göreceğim. Aziz Zaro... Seni bir an önce aramızda görmek istiyoruz. Çabuk gel ve eskisi gibi bizimle güzel güzel dans et. Gelip gelmeyeceğini hemen bize bildir. Sana lazım olan parayı derhal gönderelim. Nelly de sana ayrıca mektup yazacak. Good bye şeker Zaro..." Zaro Ağa gelen mektubu itina ile katlamış ve "Bir gün gelir lazım olur" diyerek yastığının altına yerleştirmişti. Zaro Ağa'nın, Amerika'da kapıcılık yaptığı dönemlerde başta Nelly olmak üzere, kadınların da ilgisini çektiği anlaşılıyor.
Amerikan kaynaklarında geçen Amerika'da öldüğü yolundaki rivayetler muhtemelen Zaro Ağa'nın Amerika'da bir süre yaşaması ve öldükten sonra cesedinin incelenmek üzere Amerikalı bilim adamları tarafından istenilmiş ve gönderilmiş olmasına dayanır. Ayrıca öldüğünde asıl yaşının 164 olduğu yolunda da iddialar vardır. Zaro Ağa’nın vefat ettiği Şişli Etfal Hastanesi’ne bütün çocukları, torunları, torunlarının torunları gelmiştir. 92 yaşındaki kızı feryatlar ederek şunları söylüyordu: “oy, ooy dünyaya doyamadan gettii!”
Eyüp Sultan Camii arkasından, Kaşgari dergâhına çıkarken yolun ikiye ayrıldığı yerde sol tarafta bir mezar taşı var. Başlığı Osmanlı dönemine ait, üzerine yazılan yazı ise Türkçe “160 yaşında ölen Bitlisli Şemsi Ağa oğlu Zaro Ağa”
Beyni İstanbul Sultanahmet Sağlık Müzesinde’ymiş.
Zaro Ağa öldükten 3 yıl sonra 1937 yılında gazetelerde şöyle bir reklam ilanı vardır.Mezardan bir ses.-Neden 157 sene yaşadım? Bu sırrı öğrenmek istersiniz değil mi? Çünkü Hüseyin Avni Akçaboğaz yoğurdu yedim. Bunu böyle bilin, siz de yiyin yaşarsınız. Zaro Ağa. (mezar taşında şu yazar: Az yaşa, çok yaşa, akıbet er geç gelir başa!")
Kaynaklar;
-Mecid Efendi (Zaro Ağa'nın damadı, 1 Temmuz 1934 tarihli Cumhuriyet gazetesi) -Faik Bulut, Türk Basınında Kürtler, İstanbul, 1992, s. 80.- Rohat Alakom, Dünyanın En Yaşlı Adamı: Zaro Ağa (1774-1934), Avesta Yayınları, 2009.-Rohat Alakom, Eski İstanbul Kürtleri (1453-1925), Avesta Yayınları, 1998.-Mevlüt Çelebi,Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı Zaro Ağa,istanbul,2010.
7 yorum:
şaşırdım kaldım :O
Ellerine sağlık... Uzun zamandır okuduğum en "hıh işte, böyle içerik isterik!" dedirten yazıydı...
Merak ettim; okumalı kitabı....
ayyy kesinlikle o kdr uzun yaşamak istemezdim.... :/
Geçmiş yıllarda bu kadar çok hormon olmayınca uzun ve sağlıklı yaşanabiliyormuş ama şimdi nerde uzun ömür uzun ömürü bırakın gençler bile oldukça sağlıksız şimdi. Benim akrabamda 107 yaşında vefat etti ve o yaşa kadarda almanya amerika ispanya ordan oraya gezer dururdu.
hey bn zaro ağanın torunlarındanım.... inanmayan edip-issi@hotmail.com'deyim kanıtlarım
Valla yani bizden biri olması gurur verici bir durum. :)
Çok ilginç! Yani Zaro ağa 160 yaşı görebilmişse, oradan başkalarının da o kadar olmasa bile en az 100 yılı devirmeleri gerekirdi diye düşünüyorum. Yani ırsıyet diye bilinen bir şey var, gerçi o kadar yaşa ve evliliğe rağmen çocuk sayısı az sayılır ama yine de sülalesinde.çok uzun yaşayanlar olmalıydı diye düşünüyorum! Yani bu kadar uzun yaşamı son anına kadar çalışarak geçirecek kadar dinç olarak yaşadığına inanmak zor doğrusu! Ayrıca ondan çok sonraları bile doğru bir doğum kaydı bulunmaz, tutulmazken onunkinden bu kadar nasıl emin olunabiliyor şaşırtıcı. Günümüzde uzun yaşayanların çoğunlukla Kafkaslarda ve Japonya'nın Okinava adasında yaşadığı bilinmekteyse de neden orada da bu kadar uzun yaşayana rastlanmıyor acaba? 120'ye yaklaşanları okumuştum ama daha fazlas yoktu.
Aslında bu kadar uzun yaşamak da çok iyi olmasa gerek! Hem kendine hem etrafına eziyet, Çünkü sana bakacak çocukların kendileri de bakıma muhtaç! Yine de yaradanın bileceği iş tabi, elbet "Yeşil yol " filmindeki gibi bir nedeni vardır!
Emek verip blogunuzda paylaştığınız bu bilgilendirici yaz için teşekkürler!
Yorum Gönder