Pazartesi, Ekim 12, 2015

Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay

“Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.”


Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'dan sonraki en iyi romanı olarak bilinir. Ancak niyeyse ben Tutunamayanlar'ı 250.sayfasında bırakmış bir kişi olarak bu romanı kesinlikle çok sevdim. Yalnız bu benimle ilgili bir sorun bence. Çünkü Tutunamayanlar'ı okuduğum dönem hayatımın en yoğun ve karışık dönemleri idi. Çok kendimi vererek ince duyguları anlamaya çalışarak okuyamadığımı düşünüyorum. Yine okuyacağım ama. Pes etmedim.

Bu roman da Tutunamayanlar'dan sonra yazılmış.

Roman karakteri Hikmet Benol'un iç konuşmaları veya Albay ile monolog ve diyalogları şeklinde daha çok. Her sayfada altı çizilesi ve üzerinde düşünülecek çok satır var. Başlangıçta çizmeden okuyayım dedim ama başaramadım.

"İnsanlardaki zavallılığı ilk önce çocuklar seziyor galiba. Delileri de ilk önce onlar kovalıyorlar."
“Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de."
Bu nedenle, sevgili Bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim. (İnsanların kendilerini korumak için sonsuz düzenleri var. Durup dururken insanlara saldırdım ve onların korunma içgüdülerini geliştirdim.) Hiç kimseyi görmüyorum. Albay da artık benden çekiniyor. Ona bağırıyorum. (Bütün bunları yazarken hissediyorum ki, bu satırları okuyunca bana biraz acıyacaksın. Fakat bunlar yazı, sevgili Bilge; kötülüğüm, kelimelerin arasında kayboluyor." s.383

"-Nerede oturuyorsun şimdi Hikmet?"
"Söyledim ya: Gecekonduda."
"İnanmam"
"Onun gibi bir yer. Gecekondu kıtasına, dar bir kara parçasıyla bağlıyım."
"Nasıl yaşıyorsun? Ne yapıyorsun?"
"Pek yaşıyorum sayılmaz. 'Yaşamak' sözüyle 'geçinmek' ya da 'çalışmak' gibi uzak meseleleri soruyorsan cevabı kolay: Çalışmıyorum ve ufak bir gelirle yaşıyorum"

"Bize çamaşıra gelen bir Fatma hanım vardı, radyoda okunan mevlüde ağlardı, sonra annem de katılırdı ağlamaya. Ben onları paylardım, sen anlamazsın derlerdi. Gerçekten anlamıyordum nasıl ağlıyorlardı hiçbir şey anlamdıkları halde? Şimdi ben de söylediklerimi anlamasalar bile bana ağlamalarını istiyorum. İnsanları ağlatmanın bu kadar güç olduğunu bilmezdim."

Önsözünde kitabın sonunu söylemeseymiş (Cevat Çapan) iyiymiş. Hatta hiç önsöz yazmasaymış.

3 yorum:

kağıt faresi dedi ki...

kesinlikle baş ucu kitabım. tutunmayanlar'ı da çok severim ama tehlikeli oyunlar'ın yer ayrı. eğer istanbuldaysanız seyyar sahne isimli tiyatro grubunun sahnelediği tehlikeli oyunlar oyununu görmenizi tavsiye ederim. 4-5 sezondur oynanan oyun, tek kişilik bir oyun olmasına rağmen oyuncu sahneden devleşiyor. sevgiler,

Derdest fikirler dedi ki...

Melda kitap seninse alıp okumak isterim canım .

melda dedi ki...

teşekkür ederim tavsiye için "kağıt faresi" .Aklımdaydı benim de.
Fatoşcum kitap benim sana da veririm tabi.