Tara Westover bu kitapta kendi hayatını anlatmış. Kitabın ilk sayfasında "Bu kurgu dışı bir eserdir ve bazı isimler değiştirilmiştir" yazıyor. İçindekiler kısmı da var. Kitabı okurken sık sık "acaba ne kadarı gerçek" diye düşündüm. Hem çok olağandışı hem de çok gerçekçi.
Mormon bir aile. Amerika İdaho'da Buck Peak'de geçiyor. Çocuklarının doğum belgesini/ kimliğini almayan, onları okula göndermeyen ve devlette bağını tamamen kesmiş bir anne baba. Çocuklar eğer isterse evde eğitim görebilir. Ancak hepsi küçücük yaşlarda evdeki, çiftlikteki veya hurdacıdaki her işi yapıyor. Yediğini hak etmek zorundalar. Kitabın yazarı babanın bağnazlığı ve hatta bence şizofrenisi, erkek kardeşlerinin (özellikle birinin) şiddeti altında büyüyor ve öyle yerlere geliyor ki inanılmaz. Kitap boyunca her şeyin farkında olan bir çocuğun penceresinden izliyorsunuz olanları. Ama o döngüden kurtulması çok zor. Tara 16 yaşında kendini eğitmeye karar verir, arada gel gitler yaşar ama hayatı Cambridge kadar uzar.
...Yoksulluk içinde, cehalet içinde yaşadığımı anlattım ve bunları anlatmaktan en ufak bir utanç duymadım. Utancımın nereden geldiğini o zaman kavradım: Mermer kaplı konservatuvara gitmemiş olmaktan ya da Babamın diplomat olmamasından değil. Babamın yarım akıllı olması ve Annenin ona uymasından da değil. Beni kesicinin amansız bıçaklarından uzak tutmak yerine, onlara doğru ittiren bir Babam olmasından geliyordu. Yere yapıştırıldığım o anlardan geliyordu. Annenin gözlerini kulaklarını kapamış yan odada durduğunu ve o an için kesinlikle benim annem olmamayı seçtiğini bilmekten geliyordu...
Domingo Yayınları, Çeviren: Duygu Akın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder