Charles Bukovski, Jean-Paul Sartre, Hakan Günday ve Tezer Özlü gibi yazarların çok etkilendiği, Fransız edebiyatını temelden sarsan, sokak ağzı denilen tarzın öncülerinden olan Céline, yarı otobiyografik bu romanı 1932'de yazmıştır.
Bana göre okunması hem kolay hem de zor bir romandı. Kitapta kolaylıkla okunup geçilecek, üzerinde kafa yorulmayacaak bir tek satır yoktu gibi. Genelde uzun ve çetrefilli cümleler vardı. Bu nedenle her sayfa iki sayfa gibi zamanımı alarak gecede ancak 15 sayfa okuyabilmeme neden oldu. Anlaşılması kolay ama salim kafa ile okunması gereken cinsten. Savaşın anlamsızlığına, genel ahlaka, savaş sonrası yıkıma, sıradan insanlara değinilen romanda ana karakter Bardamu'da sıradan biridir. Pek insan sevgisi ile dolu olduğu söylenemez. Genelde her olaydan paçasını kurtarmak ve para kazanmak derdindedir. Önce savaşa katılır, Afrika'ya gider, oradan Amerika'ya geçer bir süre orda yaşar tekrar Fransa'ya döner. Yarım bıraktığı tıp eğitimini tamamlar. Başına musallat olan Robinson'un sorunları ile uğraşır. Pesimist, kendini düşünen, bazen aklına eseni yapıp sonra kendi bile niye öyle yaptığını anlamayan bunun üzerine de pek kafa yormayan biridir. İnce bir espri anlayışı vardır. Okudukça bunları birine anlatıp gülmek isteyecek kadar..
"Böylece, kıvrak buğulu sıcakta, bodur ağaçlı ve boz bir sonsuz şerit oluşturan kıyıdan uzaklaşmadan yol aldık. Ne gezintiydi ama! Papaoutah güçlükle yarıyordu suları, sanki tüm terini akıtmış da içinde yüzyüyormuşçasına. Dalgacıkları teker teker sarmalıyordu, pansuman yaparcasına..."syf.174
"Ruh cümlelerle yetinmesini bilir, oysa beden öyle değildir, o daha müşkülpesenttir, kas da olsun ister. Beden daima elle tutulur bir gerçektir, bu yüzden de hep hüzünlüdür ve tiksindirici bir görüntüsü vardır. .."syf.304
"Daha önce en çok meraklısı olduğumuz şeylerden, günün birinde artık gitgide daha az söz eder oluveririz, ille de konuşmak gerektiğinde zorlanırız. Hep kendi sesimizi duymaktan gına gelmiştir. ..Kısa keseriz...Vazgeçeriz...Otuz yıldır konuşup duruyoruzdur zaten. ..Haklı çıkmayı bile umursamamaya başlarız."syf.504
570 sayfalık bu romanı Yiğit Bener iki yılda gecesini gündüzüne katarak çevirmiştir. Bence de gayet güzel çevirmiştir.
Yapı Kredi Yayınları,2013
Bana göre okunması hem kolay hem de zor bir romandı. Kitapta kolaylıkla okunup geçilecek, üzerinde kafa yorulmayacaak bir tek satır yoktu gibi. Genelde uzun ve çetrefilli cümleler vardı. Bu nedenle her sayfa iki sayfa gibi zamanımı alarak gecede ancak 15 sayfa okuyabilmeme neden oldu. Anlaşılması kolay ama salim kafa ile okunması gereken cinsten. Savaşın anlamsızlığına, genel ahlaka, savaş sonrası yıkıma, sıradan insanlara değinilen romanda ana karakter Bardamu'da sıradan biridir. Pek insan sevgisi ile dolu olduğu söylenemez. Genelde her olaydan paçasını kurtarmak ve para kazanmak derdindedir. Önce savaşa katılır, Afrika'ya gider, oradan Amerika'ya geçer bir süre orda yaşar tekrar Fransa'ya döner. Yarım bıraktığı tıp eğitimini tamamlar. Başına musallat olan Robinson'un sorunları ile uğraşır. Pesimist, kendini düşünen, bazen aklına eseni yapıp sonra kendi bile niye öyle yaptığını anlamayan bunun üzerine de pek kafa yormayan biridir. İnce bir espri anlayışı vardır. Okudukça bunları birine anlatıp gülmek isteyecek kadar..
"Böylece, kıvrak buğulu sıcakta, bodur ağaçlı ve boz bir sonsuz şerit oluşturan kıyıdan uzaklaşmadan yol aldık. Ne gezintiydi ama! Papaoutah güçlükle yarıyordu suları, sanki tüm terini akıtmış da içinde yüzyüyormuşçasına. Dalgacıkları teker teker sarmalıyordu, pansuman yaparcasına..."syf.174
"Ruh cümlelerle yetinmesini bilir, oysa beden öyle değildir, o daha müşkülpesenttir, kas da olsun ister. Beden daima elle tutulur bir gerçektir, bu yüzden de hep hüzünlüdür ve tiksindirici bir görüntüsü vardır. .."syf.304
"Daha önce en çok meraklısı olduğumuz şeylerden, günün birinde artık gitgide daha az söz eder oluveririz, ille de konuşmak gerektiğinde zorlanırız. Hep kendi sesimizi duymaktan gına gelmiştir. ..Kısa keseriz...Vazgeçeriz...Otuz yıldır konuşup duruyoruzdur zaten. ..Haklı çıkmayı bile umursamamaya başlarız."syf.504
570 sayfalık bu romanı Yiğit Bener iki yılda gecesini gündüzüne katarak çevirmiştir. Bence de gayet güzel çevirmiştir.
Yapı Kredi Yayınları,2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder