İstanbul'da yaşayıp hele bir de tarihçi olmaya görün. Yerinizde rahat rahat oturma lüksünüz yok. Bir yerde bir sergi veya müze, yenilenen bir yapı, aynı yeri belli aralıklarla görme ve bilgi tazeleme istegi vs.peşinizi bırakmaz. Geçen gün diskte kayıtlı fotoğraflarıma bakarken gezdiğim yerlerin çoğunlukla dijital ortamda değil karta basılmış, negatif veya dia halinde olduğunu gördüm. Bunu blogumda veya sınıfta bilgisayardan gösteremem. Taraması falan çok uzun sürer ya da kalite düşer. Bu amaçla yeniden bu sefer dijital fotoğraf biriktirme düşüncesiyle gezilerimde hep makinemi taşımaya karar verdim. Neyse iş böyle olunca Fener ve Balat'tan başlayayım dedim.
Kariye Müzesi'nin ordan yani Edirnekapı'dan geze geze aşağıya Cibali'ye kadar inecektim.
Önceki postlarımda Kariye'yi anlatmıştım o nedenle bunu hızlı geçiyorm. Ama çevresinde bazı sokaklar ve özellikle soldan aşağıya inen sokak çok güzel.
Fatih'in ibadet serbestisi vermesi ile Ortodoks patrikhanesi 1600'lerde bu semte taşınmıştır. Fener Rumların dini merkezi olmuştur. Merdivenli Mektep sokağından Fener Rum Erkek Lisesi'ni mutlaka görmelisiniz. 50 kadar öğrencisi ile hala eğitimine devam eden bu lise (kırmızı mektep) bu özel haklarla kurulmuş ilk Rum okuludur. (1454). Zamanın beyleri, yüksek rütbelilerin çocukları bu okulda okumuştur. Muhteşem bir görüntüsü vardır. Sahil yolundan geçerken özellikle bir ara sokaktan yukarıda heybetli bir şekilde duran bu yapıdan etkilenmemek mümkün değildir.
Daha aşağıya ve sağa doğru inerseniz Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ni görürsünüz. İçine girip gezmeniz mümkün. Fatih zamanında yasal konumu belirlenen bu patrikhane dışarıdan ne kadar sakin ve sade ise içeride ışıl ışıl ve altın cümbüşü sergileniyor. Dünyada bu patrikhaneye bağlı 85 kilise varmış. Aynı bahçe içinde kütüphane, ayazma ve kilise bulunuyor.
Bir mum yakmadan gitmem..
Kıyıda görülmesi gereken Sveti Stefan Bulgar Kilisesi'de (Demir kilise) ilginç bir yapıdır.
Bulgar uyruklular 19.yüzyılda Ortodokslara bağlıymış ama neden bizimde kendimize ait bir kilisemiz olmasın demişler ve bu kiliseyi Viyana'da yaptırmışlar. Demir aksamdan oluşan yapı Viyana'da montelenmiş eksiklikleri giderilmiş, sökülmüş ve gemi ile buraya getirilip tekrar monte edilmiş.
Kariye Müzesi'nin ordan yani Edirnekapı'dan geze geze aşağıya Cibali'ye kadar inecektim.
Önceki postlarımda Kariye'yi anlatmıştım o nedenle bunu hızlı geçiyorm. Ama çevresinde bazı sokaklar ve özellikle soldan aşağıya inen sokak çok güzel.
FENER:
Yavaş yavaş sağ yapa yapa bol yokuşlu Fener'e gidelim.Fatih'in ibadet serbestisi vermesi ile Ortodoks patrikhanesi 1600'lerde bu semte taşınmıştır. Fener Rumların dini merkezi olmuştur. Merdivenli Mektep sokağından Fener Rum Erkek Lisesi'ni mutlaka görmelisiniz. 50 kadar öğrencisi ile hala eğitimine devam eden bu lise (kırmızı mektep) bu özel haklarla kurulmuş ilk Rum okuludur. (1454). Zamanın beyleri, yüksek rütbelilerin çocukları bu okulda okumuştur. Muhteşem bir görüntüsü vardır. Sahil yolundan geçerken özellikle bir ara sokaktan yukarıda heybetli bir şekilde duran bu yapıdan etkilenmemek mümkün değildir.
Daha aşağıya ve sağa doğru inerseniz Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ni görürsünüz. İçine girip gezmeniz mümkün. Fatih zamanında yasal konumu belirlenen bu patrikhane dışarıdan ne kadar sakin ve sade ise içeride ışıl ışıl ve altın cümbüşü sergileniyor. Dünyada bu patrikhaneye bağlı 85 kilise varmış. Aynı bahçe içinde kütüphane, ayazma ve kilise bulunuyor.
Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi Aya Yorgi Kilisesi |
Bir mum yakmadan gitmem..
Kıyıda görülmesi gereken Sveti Stefan Bulgar Kilisesi'de (Demir kilise) ilginç bir yapıdır.
Bulgar uyruklular 19.yüzyılda Ortodokslara bağlıymış ama neden bizimde kendimize ait bir kilisemiz olmasın demişler ve bu kiliseyi Viyana'da yaptırmışlar. Demir aksamdan oluşan yapı Viyana'da montelenmiş eksiklikleri giderilmiş, sökülmüş ve gemi ile buraya getirilip tekrar monte edilmiş.
BALAT:
Balat'ta çoğunlukla Yahudi ve Ermeni halk yaşarmış.
Denize açılan dik ve Arnavut kaldırımlı yolları ile biraz yıpranmış ama hala güzel bir semttir. Balad Rumcada ve Ermenicede "saray" anlamına gelirmiş. Burada Voyvodina caddesi ve çevresini gezmelisiniz.
Bol bol güzel sokaklar ve küçük dükkanlarla karşılaşacaksınız.
Tarihi Agora Meyhanesi'de onlardan biri. Çarşıda bulunan meyhane 1890'dan beri varlığını korumuş.
15.yüzylda kurulan Ahrida Sinagogu kurucuların İstanbul'a gelmeden yaşadıkları Makedonya'nın Ohri kasabasından alır adını.
Artık minaresi tahta olmayan bu camiinin bir de hamamı mevcut. Yapım yılı 1458.
Burdan Cibali'ye doğru yürüdüm.
Kadir Has Üniversitesi'ndeki Rezan Has Müzesi'ni de şöyle bir gezeyim istedim ancak tadilattaydı. Başka sefere...
6 yorum:
Meldacığım sana birşey sorabilir miyim tatlım:)Sen hangi ara yemek yapıp,çocuk bakıp,ütü yapıyosun:))
Bloğunu düzenli takip ediyorum.Sürekli yeni postlar giriyosun ve ben okumaya bayılıyorum:)
Ciddi soruyorum zamanını nasıl planlıyosun?
Çok güzel bir anlatım ve fotoğraflar da harika. Epey merak ediyorum devamını da. Hep görmek istediğim fakat bir türlü fırsat bulamadığım yerler buralar. Sayenizde mutlu oldum bu yağmurlu günde. Benim için de tarihte yolculuk yapın lütfen:)
Sevgilerimle
Arzucum yemeği, hobi işlerimi ve gezilerimi çoğu zaman Nehirle yapıyorum zaten. Birkaç ay öncesine kadar hiç bir şey yapamıyordum ama artik büyüdü. O da alıştı, oyun gibi görüyor..Hıc boş oturmadığımı söylesem yalan olmaz.
harika
oradan cibali'ye geçip haydar caddesi'nde yol alıp haydar bostanı sokak'a dalarak yeditepe istanbul'un çekildiği tatlı konağı bir görüp fotoğraflayarak oradan da zeyrek camii'nin yanındaki divan restoran'da hoşmerim + çay yapsaydınız ve haliç ile boğaz'a tepeden şöyle bir baksaydınız.. güzel bir final olurdu geziniz için..
onu da en kısa zamanda yapıcam, fikir güzel, teşekkürler
Yorum Gönder