Perşembe, Aralık 18, 2025

Kişisel gelişim kitapları kişileri geliştiriyor mu?

 Ben yıllar önce kişisel gelişim kitaplarıyla alay etmiş biri olarak son birkaç yılda bazı kişisel gelişim kitaplarından çok faydalandığımı itiraf etmeliyim. Kınamamak lazım. Ama yine de çoğunun çöp olduğunu düşünüyorum. Tabi deneye yanıla vardım bu sonuca.  Faydalandıklarımdan sonra bahsedeceğim.  

Mesela şikayet etmekten büyük oranda bu kitaplar sayesinde kurtuldum. Şanslı olduğuma odaklanmayı, elimdeki onca değerli şeye, hayatımdaki insanlara şükretmeyi bu kitaplar sayesinde öğrenip alışkanlık haline getirdim. Bir de bazen yapamasam da hala gayret edip anda kalmaya anı yaşamaya çalışmayı da. Bunun tadını alınca bırakmak zor oluyor. Ayrıca her şeye takılmamayı boş vermeyi de bu kitaplar sayesinde pratik yapmaya başladım. Bazı şeyler hep söylenir; anı yaşa, kafana takma, şikayet etme, şükret diye. Ama nasıl ve neden? İşte işin özü bu kitaplarda. Bu kitapların bazıları psikolojik kitaplar. Ben psikoloji kitaplarını başkalarını değil kendimizi anlamak için kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir insan psikoloji kitapları okuyup kendini anlamak yerine başkalarının davranışlarını kategorize edip çözümlemeye çalışıyorsa arkasında büyük bir ego vardır. Önce kendini anla diye düşünen taraftayım ben. "Her insan bir dünya" gerçekten buna inanıyorum. 

Aynı tip insanların veya aynı tip olayların tekrar tekrar karşımıza çıkmasının nedenini bu kitaplar sayesinde öğrendim. Frekansımız ister istemez aynı döngüleri yaşatıyor bize ve bunu  anlamadıkça kurtulamıyoruz. Ve son anladığım şey hayat kendi zıddınla sınıyor seni. Sabırsızım dedikçe sabretmeyi gerektiren şeyler yaşatıyor, adalet ve dürüstlük benim için çok önemli dedikçe yalancı ve hırsızlar çıkıyor karşına. Ben güçlüyüm hallederim dedikçe daha bir sallıyor hayat seni. Tüm bunları huzurla atlatabilmem bu kitaplardaki belki birkaç cümle sayesindedir. Bu arada kitapların her sayfası da değil, belki bir kitaptan üç cümle diğerinden 4 cümle etkiledi beni ve bir şeyler öğretti. Okuduklarımdan etkilendiklerimi arada bakıp hatırlamak için bir deftere not ettim ..

Mesela şikayet etmek insanın enerjisini gerçekten çok düşürüyor. Çözüm için yapabileceğim bir şey varsa yaparım. Yoksa şikayet etmek moral bozucu. Ancak bazen elinde olmadan bulunduğunuz ortamlarda örneğin pahalılıktan, geçinmenin zorluklarından şikayet ediliyor. Bazen ben de yapıyorum bunu ama sonra farkına varıp uzun süre tutabiliyorum kendimi. Ya da kötü bir yöneticiyi, despot bir kayınvalideyi şikayet etmenin fayda sağlamadığını aksine senin enerjini düşürüp uykunu bile kaçırdığını fark ettim. 

Bir de unutuyordum, "en kötü ne olabilir "diye düşünmeyi de bu kitaplardan öğrendim. Mesela işinle ilgili şikayetin mi var en kötü ne olur? İşten çıkarsın/çıkarılırsın. Tamam, dünyanın sonu değil. Başka iş yaparım. Hatta belki daha iyi olur benim için.....diyebiliyorum. 

Kitaplara gelecek olursak; Kitaptan önce Serpil Ciritci'nin Youtube'daki videolarını izlemenizi tavsiye ederim. Pek çoğu bakış açımı değiştirdi. 

-Joe Dispenza'nın Kendiniz Olma Alışkanlığını Kırmak; Bu kitapta olaylar karşısındaki tepkilerimiz ve günlük rutinlerimiz tek tek sorgulanıyor. Kendini mercek altında inceliyorsun. Çok masum ve sıradan gelen alışkanlıkların neye sebep olduğunu görüyorsun.

-Joseph Murphy, Bilinçaltının Gücü; Gerçekten de bu bilinçaltı nasıl bir şey ve nasıl iyi yönde kullanırsınız bunu daha net anlıyorsunuz.

-Eckhart Tolle, Şimdinin Gücü, Anda kalmak nedir, ne işe yarar, şimdide neler oluyor ve şimdiden başka gerçek yok, güzel anlatmış. Pratikler de var. 

-Ruhun Yaralı Şifacısı ve Dört Arketip, Carl Gustav Jung'un kitapları. Ruhun Yaralı Şifacısı onun ruhsal yolculuğunu anlatıyor, Dört Arketip Jung'un psikolojik tiplemeleri günümüzde hala geçerli. İçinden kendi adıma pek çok cümle çekip çıkardım.

-Çağdaş Yaşam ve Normaldışı Davranışlar, Engin Gençtan... Bu kitap yıllardır kütüphanemde durur arada açıp okurum. Normal diye bir şeyin pek olmadığı öğrendim. Hangi çocukluk travmaları veya korkular neye sebebiyet veriyor , hangi davranışın altında hangi psikolojik sebepler var? güzel anlatılmış. 

Tavsiye üzerine alıp okuduğum ve attığım kitaplar da oldu. Ben daha iyisini yazarım diye düşündüm. Çok basit ve hep birbirinin tekrarı olan, bir temele oturmayan kitaplardı bunlar.

Sonuç olarak almaya niyetin varsa kişisel gelişim adı altında satılan kitapların bir kısmının faydalı olabileceğini düşünüyorum. 

Yani bazı kişisel gelişim kitaplarının işe yaradığını söyleyebilirim.

Kapı, Magda Szabo

Kitap grubumuzla Doğu Avrupa edebiyatına biraz daldık. Mutlaka okumalıyız dediğimiz yazarlardan biri Magda Szabo oldu. Kapı romanı Budapeşte de geçiyor. Romanda iki kadın karakter başrolde; bir kadın yazar ve yaşını tam olarak öğrenemediğimiz ama oldukça yaşlı olduğunu düşündüğümüz bir hizmetçi. Başlangıçta hiç anlaşamayan ikili zamanla birbirlerinin huyunu öğrendikçe biraz açılmaya başlıyorlar. Ancak başına buyruk bir karakter olan hizmetçi yani Emerenc çok ilginç bir karakter. Romanı okurken bazen yazara bazen de Emerenc'e epey sinir oldum. Ben olsam böyle yapmazdım ya da şöyle derdim diye düşündüğüm de oldu. Sırf bu yüzden bile başarılı bence.  Okuyucuyu romanın içine çekip üçüncü bir kişi gibi hissettirebiliyor. Arka planda savaş sonrası Macaristan'ın acılarına da şahit oluyorsunuz. Kapı aynı zamanda yazarın yarı otobiyografik romanı olarak da biliniyor. Okuması zor değil. Ancak yer yer kısa tekrarlar biraz yordu.  Yine de tavsiye ederim.

Çarşamba, Aralık 17, 2025

Manipülasyonla Baş Edebilmek İçin Tavsiyeler

 Oldukça zor ve son zamanlarda çok konuşulan bir konu.  Benim şahsi deneyimime göre fikrim manipülatif insanlarla baş etmeye çalışmamak yönünde. Çünkü bu mümkün değil. (En son söylemem gerekeni başta söyledim. Nedenlerini açıklayacağım.)

Manipülasyon kısaca bir kişinin başka bir kişi veya grubun duygu ve düşüncelerini gizli veya dolaylı yollarla yönetmeye çalışması durumudur. Manipülatif insanlarla ilgili sık sık şu sözleri okurum; sizi olduğunuzdan farklı göstermeye çalışıp çileden çıkarırlar ve sonra da "bak işte tam dediğim gibi biri" demeye başlarlar. Bu çok doğru.

Bu konuda okuduklarım ve maalesef yaşadıklarımdan sonra anladıklarımı madde madde açıklamaya çalışacağım;

-Öncelikle manipülasyon yapan insanlar bunu herkese yapmazlar. Kendisini onaylayan, kendisine bağlı olduğunu bildiği ve risk teşkil etmeyen kişilere yapmazlar. Onlar kendi grubundadır zaten. Manipülasyonu, her dediğini kabul etmeyecek ve hatta kendisindeki eksikleri fark ettirecek kişilere yaparlar. Kendisine biat etmeyen insanlara yaparlar. Evet arkadaşlık ilişkisinde ve hatta evlilikte de biat etmek bazı kişiler için önemlidir. Manipülatif insanlar çevresinde, dediği her şeyi onaylayan bir grup arkadaş tutarlar her zaman. Bunlara karşı da çok iyidirler hatta. 

-Manipülasyonda usta insanların en iyi yaptığı şeylerden biri de seni görmezden gelmek, ilgilenmiyor, size dair bir şeyi merak etmiyormuş gibi davranmaktır. Oysa bunun seninle hiçbir ilgisi yoktur. O seni görmeye o kadar tahammül edemiyor ki, varlığın bile onu o kadar rahatsız ediyor ki seni kasıtlı olarak görmezden geliyor ve bu onun iç dünyası ile ilgili baş edemediği şeyleri gösteriyor. O yüzden üzerine alınma.

-Manipülasyon yapan insanlar biri kendini övdüğünde  veya iyi bir şey söylediğinde bunu önemseyip kabul ederler ama biri seni övdüğünde öven kişinin pek de güvenilir olmadığını ima ederler. Yani ne yaptığı belli olmayan dengesiz biri sizi övmüştür. Zaten önemsizdir. Ama ona gelen övgüler çok yerinde ve doğrudur.

-Manipülatif insanlar haklı çıkmak için gerçeği öyle ince ustalıkla çarpıtırlar ki "bence buna hiç bulaşmayayım, içinden çıkmaya çalıştıkça girdaba sürükleniyorum" hissine kapılırsınız. Bırakmak en iyisidir. Ona ve çevresindekilere kendininiz anlatmaya çalışmayın. Neye inanırlarsa inansınlar. 

-Manipülatif insanlar özgün kişilere ayrıca sinir olurlar. Sakin olup umursamamak ve bildiğini yapmaya devam etmek en güzelidir. 

-Manipülatif insanlar herkesin davranışlarını yorumlamaya bayılırlar, her davranışa bir anlam verip etiketlerler. Oysa kendimiz dahil insanları tanımak çok zordur. Kişiyi bir davranışı ile değerlendirmek yanlıştır. Onun özel hayatını, ne yaşadığını kimse bilemez. Yanlış bir davranış yapabilir. Ama "onu bundan yapıyor, o zaten şöyle biri" gibi yorumlara bayılırlar. Hatta bunu iyi niyet çerçevesinden yapıyor gibi görünürler.

-Manipülatif insanlar çok basit konularda bile üstünlük kurmaya, heves kaçırmaya meyillidirler. Tatile bir yere gitmekten bahsedersin ince ince orayı kötülerler, bir yazarı sevdiğini söylerin  o yazarın olumsuz bir kişilik özelliğini anlatırlar. Gerçek hayal ve planlarınızı bu kişilerin olduğu ortamlarda açıklamayın. Kendinize saklayın. 

-Manipülatif insanlar bazı cümlelere başlarken haklı olduklarını ve en iyi kendisinin bildiklerini garantiye alarak konuşmaya başlarlar.  Mesela bir kişi vefat etmiştir. "ben en yakınım vefat ettiği için bunun nasıl bir duygu olduğunu biliyorum... "diyerek başlarlar. Yani sen bu duyguyu bilemezsin, ne desen boş, tecrüben bile yoktur. Oysa hiç kimse ve hiçbir deneyim aynı değil, hiçbir kayıp kıyaslanamaz, hiç bir yas karşılaştırılamaz. Böyle konuşmaya başladıklarında tepkisizce dinleyin onaylamayın. 

-Manipülatif insanlara laf anlatmak zordur hatta imkanızdır. Ben bir kaç kez denedim ama sakin sakin olayı çarpıtması karşısında sinirlendiğim için bıraktım. Zor ama bırakmak en doğrusu. Zaten seni anlamaya asla niyeti olmayan birine kendini anlatamazsın. Ne düşünürse düşünsün. Kendi küçük zaferlerine sevinsin dursun. Çünkü onlar için iletişim ve diyalog kurmak demek küçük zaferler kazanmaktır.

-Manipülatif insanlar daha önce yaşadığınız küçücük bir şeyi, aranızda geçen önemsiz bir diyalogu bile unutmayıp bunu aylar sonra yeri gelmişken laf arsına sokuşturup seni yenmeye çalışırlar. Olay, örnek farklı olabilir ama "ben sana demiştim aslında"  (yani sen anlamadın veya bana hak vermedin ama ) demek isterler ... Hep haklılık peşinde koşarlar. Yani kurnazdırlar. Ama kötü niyetli bir kurnazlık. Hatta başkalarının örnekleri üzerinden bile size ders vermeye çalışırlar. Onları tanıdıkça cümlelerdeki alt anlamları daha iyi çözersiniz. Çünkü onların tek amacı kazanmaktır. Nasıl bir çocukluk yaşadıklarını bilemezsiniz. O yüzden boş verin. 

-Manipülatif insanlar kendilerini anlatmayı, eşlerini ve çocuklarını ve hatta arkadaşlarını övme fırsatını hiç kaçırmazlar. En iyi aile onlarındır, en iyi arkadaşlıklar ondadır. Küçük küçük alttan alta ego tatmini yaşarlar. Asla hata yoktur, asla kötü bir insan yoktur hayatlarında. Oysa bu bile ne kadar zavallı ve  hastalıklı bir zihniyet olduğunu gösterir. 


-Manipülatif insanlar senden beklediği onayı ve yakınlığı göremeyince senin pek de anlaşamadığın vasat kişilerle daha iyi anlaşırlar. Hatta o kişiyle arkadaşlık kurup samimiymiş gibi davranabilirler. O kişiyi yüceltirler. Sana karşı onunla sessiz bir ittifak kurarlar. O ne yapsa beğenir ve onaylarlar. Hatta senin küçücük bir davranışını anlamaya bile çalışmazken, o diğer vasat kişiyi her haliyle onaylarlar.  Bunun farkında olursan güler geçersin. Ama farkında olmazsan, anlamazsan "bu nasıl olabilir, bu ikisi ne alaka " der durursun. Manipülatif insanlar bunu bence bilerek yapmazlar sana karşı "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" ilkesini uygularlar. Bu onların kişiliğinin bir parçasıdır. Hem de aynı frekansta olanlar birbirini çeker. 

-Manipülatif insanlar kendi yaptıklarını çok iyi kapatıp seni suçlu gösterme konusunda da uzmandırlar. Onu onaylayan insanlar genelde yüzeysel olan tipler olduğu için, çevresinde hemen ona inanan 2-3 kişi bulabilirler. Böyle zamanlarda şunu unutma; bazen zafer haklı çıkmak değil kendini korumaktır. Sen iç huzurunu koru, bırak kaçtı desinler. Her kavga durup savaşılacak kadar değerli değil. 

-Manipülatif insanlar bazen sizi övüp iltifat edebilirler. "Çok haklıydın, doğru yaptın , seni çok takdir ettim bu konuda vb." cümleleri kurabilirler şaşırmayın. Özellikle bunu başkalarının yanında yaparlar. Neden mi? "Bak ben haklıysa haklı diyorum, doğru yaptığını zaten görüyorum" algısını yükseltip eleştirdiklerinde de haklı oldukları savını güçlendiriyorlardır. Bunun farkında olursanız onun övgüsüne de yergisine de pek takılmazsınız.

-Haklı çıkmaya çalışmak, son sözü söylemek, herkesi ikna etmek bunlar ego savaşlarıdır. Kendini açıklamak zorunda hissettiğin, enerjini emen insanlardan kaçarak aslında kendini seçmiş oluyorsun.  Seni anlayan zaten anlıyor diğerleri önemli değil. Değer verdiğin kişilere odaklan sadece.

Birisi sana cesur derken diğeri korkak olarak görecek, birisi seni güçlü görürken diğeri zayıf diyecek, birine çok iyiyken başkasına kötü olacaksın. Hiç kimse senin nasıl olduğun konusunda hemfikir olamayacak çünkü herkes seni kendi bakış açısıyla görecek. 

Bu konuda yazılmış kitaplar ve güzel podcaslar var. 

Berberin Oğlu, Gerbrand Bakker

 

Bu roman bu yazarın okuduğum üçüncü romanı. Üçü de çok iyiydi.

 Hollandalı yazar basit insan hikayelerinde saklı derin acıları ve yalnızlıkları çok iyi anlatıyor.
Berberin Oğlu, dedesi ve babası berber olan Simon'un hikayesi. Simon'un babası henüz o anne karnındayken bir uçak kazasında ölmüştür. Yıllar geçmiş ve Simon büyükbabasından kalan berber dükkanında çalışmaktadır. Simon, yıllardır merak etmediği bu kazayı araştırmaya başlar. Araştırdıkça kafasındaki sorular artmaya başlar. Aslında roman boşlukta kalmış Simon'un kendini arama çabasıdır.
Yazarın dili akıcı. 
Gül Özlen çevirisiyle. 

Cuma, Ekim 10, 2025

Etik ve ahlak arasındaki fark nedir?

 

Yıllar önce arkadaşımın tavsiyesiyle okuduğum Agotha Kristof’un Büyük Defter, Kanıt, Üçüncü Yalan roman üçlemesi etik ve ahlak üzerine çok düşünmeme neden olmuştu. Gariptir daha önce de kullandığım bu kavramları hiç detaylıca düşünmemiştim. Kitapta iki küçük kardeş anneleri ve kendilerine yardım eden yaşlı rahibin davranışları karşısında bu ikileme düştüler; ahlaki olarak doğru kabul edilen etik olarak doğru mudur? Ahlak içinde bulunduğumuz toplum, din, kültür hatta aile yapısına göre değişen kurallardır. Dolayısıyla Alman toplumunda olmayan bir ahlaki kural Türklerde olabilir veya Japonlarda daha katı olabilir. Yaşlılara, anne babaya saygı göstermek gibi, büyüklerin yanında sigara içmemek ayak ayak üstüne atmamak gibi. Neredeyse tüm toplumda kabul gören ahlaki kurallar da vardır; yalan söylememek, iftira atmamak, hak yememek, aile ve çocuğa saygı göstermek, çalmamak veya eşini aldatmamak gibi. Hatta bunların bazılarının kanuni yaptırımları da vardır. Genel olarak Ahlakın kaynağı gelenekler, din, toplumsal değerlerdir. Ancak etik ise daha farklı; başkasına zarar vermeden iyi ve doğru davranmaktır.. Ahlaken doğru olan bir şey etik olarak uygun olmayabilir. Ya da tam tersi. Yalan söylemek yanlıştır ama söylediğiniz yalan birini çok zor bir durumdan kurtaracak, hayati bir öneme sahipse söylenmeli mi? Ya da yaşlı birine ahlaken saygısızlık yapamazsınız ama ya o kişi ailesine veya başkalarına ciddi zarar veren biriyse.  Ahlaken “ciddi hastalığı olan birine umut vermek gerekir” ama etik olarak “onun hastalığını bilmeye hakkı vardır”. Doktorun sorumluluğu hastalarına karşı dürüst olmaktır. Veya hırsızlık kötüdür ve suçtur ama kişi aç olan çocuğu için çalmışsa?  Aynı derecede kötü müdür? Gördüğümüz gibi ahlak hazır kurallar sunarken etik o kuralları sorgulatıyor. Başka bir örnekle bakalım: Ahlaki olarak değerlendirdiğimizde; toplu taşımada gençler yaşlılara yer vermelidir, ancak o genç bütün gün ayakta çalıştıysa veya hastaysa, uykusuzsa.. Başkaları tarafından ayıplanmamak için kalkıp yer vermeli midir? Yer vermek bir zorunluluk mudur? Gönülsüzce yer vermek doğru mudur? Bunlar da etik sorgulamalar… 

Siyasette, mesleklerde ve bilimde de etik kurallar vardır. örneğin bir doktor hastasının bilgilerini paylaşmaz, bir gazeteci yalan haber yapmaz, bir öğretmen öğrencilerine adil davranmalıdır gibi...

Pazar, Eylül 28, 2025

Talebe, Tara Westover

Tara Westover bu kitapta kendi hayatını anlatmış. Kitabın ilk sayfasında "Bu kurgu dışı bir eserdir ve bazı isimler değiştirilmiştir" yazıyor. İçindekiler kısmı da var. Kitabı okurken sık sık "acaba ne kadarı gerçek" diye düşündüm. Hem çok olağandışı hem de çok gerçekçi. 
Mormon bir aile. Amerika İdaho'da Buck Peak'de geçiyor. Çocuklarının doğum belgesini/ kimliğini almayan, onları okula göndermeyen ve devlette bağını tamamen kesmiş bir anne baba. Çocuklar eğer isterse evde eğitim görebilir. Ancak hepsi küçücük yaşlarda evdeki, çiftlikteki veya hurdacıdaki her işi yapıyor. Yediğini hak etmek zorundalar. Kitabın yazarı babanın bağnazlığı ve hatta bence şizofrenisi, erkek kardeşlerinin (özellikle birinin) şiddeti altında büyüyor ve öyle yerlere geliyor ki inanılmaz. Kitap boyunca her şeyin farkında olan bir çocuğun penceresinden izliyorsunuz olanları. Ama o döngüden kurtulması çok zor. Tara 16 yaşında kendini eğitmeye karar verir, arada gel gitler yaşar ama hayatı Cambridge kadar uzar.
...Yoksulluk içinde, cehalet içinde yaşadığımı anlattım ve bunları anlatmaktan en ufak bir utanç duymadım. Utancımın nereden geldiğini o zaman kavradım: Mermer kaplı konservatuvara gitmemiş olmaktan ya da Babamın diplomat olmamasından değil. Babamın yarım akıllı olması ve Annenin ona uymasından da değil. Beni kesicinin amansız bıçaklarından uzak tutmak yerine, onlara doğru ittiren bir Babam olmasından geliyordu. Yere yapıştırıldığım o anlardan geliyordu. Annenin gözlerini kulaklarını kapamış yan odada durduğunu ve o an için kesinlikle benim annem olmamayı seçtiğini bilmekten geliyordu...
Domingo Yayınları, Çeviren: Duygu Akın

İkincinin Gücü

 Bu etiket (insan davranışları) bloğumda yeni...

Okuduğum psikoloji kitapları veya romanlardaki psikolojik tahliller, yaşadıklarım, çevremdekilerden gözlemlediklerim ve arkadaşlarımın yaşadıkları bu yeni etiketimde yazacaklarımı etkileyen durumlar. Uzman değilim, bazen insan davranışları üzerine düşünürüm ve bu konularda yakın arkadaşlarımla da sık sık konuşuruz. Bu nedenle bu konuları bloğuma da yazmak istedim.

Bugün yazmak istediğim konu; İKİNCİNİN GÜCÜ
Birkaç yıl önce okuduğum kısa bir yazıda şöyle diyordu; büyük bir parkta  pek çok kişinin çimlere uzanıp güneşlendiğini, piknik yaptığını, sohbet ettiğini veya müzik dinlediği düşünün. Derken bir kişi kalkıp dans etmeye başlarsa muhtemelen çevredekiler şaşırarak hatta belki de hafifçe küçümseyerek "bu da ne yapıyor böyle " diyecektir ve alaycı bakışlar olacaktır. Ancak ikinci bir kişi kalkıp dansta ona eşlik ederse ne olur? Oooo ne güzel eğleniyorlar, müziğin ritmine ayak uyduruyorlar, çok doğal ve içten görünüyor diye düşünenlerin sayısı artacaktır. İşte buna ikincinin gücü diyoruz. Yaptığınızın veya söylediğinizin kabul görmesi için ikinci kişiye bir desteğe ihtiyacınız var yani, maalesef insan psikolojisi böyle, bir kişi yaparsa/söylerse burun kıvırıyor, ikinci bir kişi de aynı şeyi yaparsa inanıyor... Bazen bir toplantıda çoğu kişinin aklından geçen ve zor da olsa doğruları söyleyen kişiyi destekleyen olmazsa lafı boşa gider, bir tek sen düşünüyorsun galiba bunu gibi bir durum olur. Ama ikinci biri çıkıp" arkadaşım doğru söylüyor ben de aynı fikirdeyim " derse ne değişir. Çok şey. Anında ilk kişinin söylediklerinin inandırıcılığı artar. 

Bir gün otobüsle İzmir'e gidiyorduk. Bir yerden yolcu almak üzere otogara giriyorduk, Otobüs yanaşırken muavin 15 dakika ihtiyaç molası, saat 14.00 a kadar buradayız diye yolculara seslenerek indi. Ben biraz ayaklarımı açmak için inip otobüsün yanında yürümeye başladım. Birkaç kişi sigara veya tuvalet için inerken elinde kağıtlarla garın içinden çıkıp, otobüse yaklaşan bir bey "mola süreniz 5 dakika uzaklaşmayın lütfen" diye uyardı. Yolculardan bir kadın "e iyi de muavin 15 dakika dedi bize " deyince görevli o bey "olmaz öyle şey hanfendi yanlışınız var 5 dakikaya kalkıyoruz" dedi. Sigarasını yakmış veya tuvalet için etrafına bakınıp henüz 5-6 adım atmış yolcular şöyle bir durup baktı.. Kadın şaşkın bakıyordu. Kısa bir süre kimse itiraz etmedi ben "hanımefendi haklı, muavin 15 dakika dedi hatta saat tam 14'de hareket "dedi deyince işte ikincinin gücü net ortaya çıktı. Adam başını kaşıyarak önce elindeki kağıda sonra telefonuna baktı "mesaj attık burada da yazıyor ama yanlış anladı herhalde " deyip muavini aramaya koyuldu. Bakın bu kadar basit bir olayda bile insanlar (ki en az 10 yolcu vardı buna şahit olan)  sesini çıkarmayıp öööyle baktılar. Muavin geldi şoför ve o bey muavine kızdı falan. Neyse otobüse binerken kadın bana teşekkür etti "beni yalnız bırakmayıp desteklediğiniz için sağ olun, oysa herkes duymuştu kimse cevap veremedi" dedi. Çünkü elinde kağıtlarla gelen o adam o kadar emindi ve sesi bu nedenle o kadar yüksek çıktı ki insanlar öylece kaldılar. Tabi ki bu doğru bir şey değil ama bir yerde birinin sesi çok çıkıyorsa, tehditkarsa, şirretlik yapma potansiyeli varsa herkes temkinli davranıyor oysa iki kişi birbirini destekleyince karşı taraf hemen yelkenleri indiriyor. Böyle durumları çok yaşadım, toplantıda konuşmayıp sonra bana hak verenler oldu mesela. Niye içerde söylemedin dediğimde "Konuşsak ne değişecek" cevabını aldım. Aslında çok şey değişecek. Bu yüzden  "ikinci çıkmayacağı için" ilk konuşan olmamayı da öğrendim zamanla.  Bazen küçük arkadaş gruplarında da oluyor bu.. Bazen sırf beni haklı hale getirmemek için konuşmayıp sonradan kendi fikri imiş gibi konuşanlar da oldu. Artık şaşırmıyorum. Kimisi bilerek ikinci olmak istemiyor yani. 

Yanlış bir şeye bir kişinin tepki vermesi bazen hatta çoğu zaman yetmiyor ikinci bir kişi maalesef toplumumuzda gerekiyor. Bazen birisi hakkında net emin olduğunuz yanlış bir davranışını söylersiniz "bunu yaptı , şunu yaptı" gibi ama bunu söyleyen tek sizseniz, ikinci bir kişi "evet bana da aynısını yaptı veya ben şahidim buna" derse ancak size inanıyorlar. Şahit aramakla uğraşmıyorum... İnsan psikolojisini anlamaya çalışmak bile çok iddialı.  

Perşembe, Ağustos 14, 2025

Keçe Aktivite Kitabı

Çocuğunuzu faydalı aktivite ile oyalamak için güzel bir seçenek. Kitap dedim çünkü her bir etkinlik bir kitap sayfası gibi tasarlanıp üst üste konup kenarlardan dikiliyor ve kitap haline getiriliyor. Renkli keçe ve iplere ihtiyacınız olacak. Örneğin bir sayfayı ayakkabı bağcığı bağlamayı öğretmek için yaptık. Basitçe bir spor ayakkabı yapıp diktim, bağcık için delikler açtım. Çocuğunuz oynarken bağcığı buradan geçirip bağlamasını öğrenecek. Sonra Rapunzel gibi upuzun saçları olan bir kız yaptım. Saçları örmeyi öğrenirken parmak becerileri gelişecek. Bir sayfayı saate ayırdım. Hareketli akrep ve yelkovan ekedim. Şimdi saat kaç oyunu oynamak için ideal. Bir sayfa banyo rutini, diş fırçala, duş al, kirlileri sepete at, bu işlemleri oradaki küçük keçe çocuğa yaptırıyor. Başka bir sayfada 1'den 20'ye kadar sayılar var sırayla onların üstünden geçiyor. Şekil eşleştirme vb. daha pek çok sayfa yapabilirsiniz. Pinterestte sınırsız oyun seçeneği var.
Kolay gelsin. 

Çocuklarda ve Gençlerde Genel Kültürü Nasıl Arttırabiliriz?

 Tabi ki kitap okumalarını sağlayarak. Ancak bunun çok zor olduğunu tecrübeli bir öğretmen ve bir ergen annesi olarak çok iyi biliyorum. O halde neler yapabiliriz?

-Çocuğunuzun ilgileri neler? resim, voleybol, futbol, müzik, lego, oyunlar... vs. bunları önce net olarak belirleyin daha sonra işinize yarayacak. 

-Daha sonra bir defter edinin.

-Eğer bir oyun bağımlısı olma yolunda ilerliyor dışarı bile çıkmak istemiyorsa bunu çok önemseyin ve karşınıza alıp ciddi bir konuşma yapın. Birlikte (bu çok önemli) günlük oyun saati sınırı koyun. Buna ne olursa olsun uyulmasını sağlayın. Biraz bile aşılmasına izin vermeyin sonra o delik gittikçe büyür. Sınırları çizmeniz, ve sizin kararlılığınızı görmesi (hoşuna gitmiyor gibi olsa da) çocuğunuzu güvende hissettirir. 

-İlk önce yukarıda belirlediğiniz çocuğunuzun ilgi alanlarından başlayarak veya araya serpiştirerek ona her gün bir araştırma konusu verin. Defterin her bir sayfası bir konu olacak. Yukarıya bu konuyu yazın. Bu konu ile ilgili 4-5 kısa soru yazın.  Daha sonra o ister chatgpt den ister arama motorlarından araştırsın ve mutlaka eline kalem alarak bulduklarını deftere yazsın. Yazma aşaması önemli. El, göz koordinasyonu kalıcılık sağlar.

-Sonra 5 dakikada size bu konuyu anlatsın. Anlatmak da çok önemli. Çünkü araştırmalar gösteriyor ki öğrendiğiniz bir şeyi başkasına anlattığınızda unutmanız zorlaşıyor. Anlatma aşamasında kendi sesini kaydedip daha sonra dinlediğinde hatalarını görmek açısından faydalı olacaktır. 

-Örnek konular; ilgi alanlarına göre; Futbol ilk hangi ülkede başladı, ilk futbol topları nasıldı? ilk dünya kupası hangi ülkede başladı? Sence Maradona neden unutulmuyor? Sence bir takımda oynamak insana hangi beceriler kazandırır?  Beş soru yeterlidir. 

LEGO ile ilgili: LEGO oyuncakları ilk hangi ülkede üretildi?  LEGO kelimesinin anlamı ne olabilir? LEGO ilk çıktığında nasıldı? Sence LEGO neden bu kadar sevildi? ...

Piyano ile ilgili sorular: Piyanodaki tuşlar neden sadece siyah beyaz? Piyanoda sesler nasıl çıkıyor olabilir? Piyano ilk ne zaman ortaya çıkmış? Piyano başka hangi enstrümanlarla uyumlu sence? Ünlü besteciler kimler? 

Coğrafya ile ilgili: Antarktika nasıl bir kıtadır? Burada bir ülke var mıdır? Kimler bu kıtaya gider? 

Tarih ile ilgili: İlk şehirler neden hep nehir kenarında kurulmuş olabilir? İnsanlar yazıyı nasıl, hangi ihtiyaçtan bulmuş olabilir.....

Mitoloji; Mitoloji nedir? Olimpos tanrıları kimlerdir? Bunların görevleri nelerdir? Yunan tanrılarından ilk kimler bahsetmiş? Yunan Mitolojisinin günümüze etkisi nedir? Bunlarla ilgili bir hikaye okur musun?

Edebiyat: Shakespeare kimdir? Ne zaman nerde yaşamıştır? En ünlü eserleri nelerdir? Günümüze kadar gelebildiğine göre önemi nedir?

Soruları chatgpt'den e oluşturabilirsiniz. 

Bu çalışma neleri sağlayacak;

-Çocuğunuzun araştırma yeteneğini geliştirecek

-Yazdığı notları derli toplu anlatabilecek

-Sınıfta veya arkadaş ortamında bunlardan biri konuşulsa konuya yabancı kalmadan birkaç kelime laf edebilecek ve bu da güvenini artıracak. 

-Oyunlardan biraz uzaklaşacak.

-Zamanla genel kültürü artacak

Çocuğunuz seneye 7.sınıf olacak diyelim, internetten 7.sınıf müfredatına bakın. Özellikle fen ve sosyal derslerinde genel kültüre müsait konular vardır. Onlar hakkında ön bilgisi olsun diye bu konulardan da seçerek sorular ekleyin. Şunlara dikkat edin; sorular sıkıcı ve cevabı uzun olmasın. Net cevabı olsun. Belki bir soru "sence" sorusu olabilir. 

11-15 yaş grubu için idealdir. Ayrıca birlikte seçtiğiniz kitapları günde 10-20 sayfadan başlayarak okuma kuralı ile okuma saatleri planlayabilir ve beraber okuyabilirsiniz. 

Peygamberin Şarkısı, Paul Lynch

 

Bir akşam dört çocuk annesi bilim insanı Eilish Stack'ın kapısını İrlanda istihbaratının yeni kurulan birimlerinden iki polis memuru çalar. Romanın girişi böyle. 240 sayfa. Türkçe baskısı henüz bir yıl önce yapılmış. Çok etkileyici bir roman. Gittikçe artan bir tempoda    "yok canım şimdi düzelir her şey" duygusuyla okudum sonunda nerdeyse nefesim kesildi diyebilirim. Kısa bir roman olsa da okuması kolay değil. Çünkü hem verdiği duygu ağır hem de yazar bence bilerek konuşma satırı yapmadan cümleleri birbirine bağlayarak yazmış. Arada durup bir daha bir kaç cümle önceye gitmeniz gerekebilir. 

İrlanda'da aşırı sağ partilerden biri seçimi kazanır ve şiddetin dozunu gittikçe arttıran totaliter bir rejim oluşmaya başlar. Muhalefetin sesini keseler. Yakasında parti rozeti olanlar ve olmayanlar olarak ayrışma başlar. Artan gözaltılar, yasaklar, polis şiddeti, belirsizlik ve sonucunda iç savaş. Normalde üçüncü dünya ülkelerinde olmasını beklediğimiz bu durumun sağ partilerin yükselişte olduğu Batı'da da yaşanması hali. Gittikçe artan bir tempoda romanın ana karakteri olan Eilish'in ailesini bir arada tutma mücadelesini okurken hep onun yanındaymışım gibi hissettiren müthiş bir dil. Bu romanı bir erkek yazmış ama başroldeki kadın karaktere çok güzel hayat vermiş. Karakterlerin pek derinliği yok ve bunu bilerek yaptığını düşünüyorum. Karakterlere odaklanmayalım diye . Bazen bir romanın konusunu seversin ama yeterli betimleme yoktur gözünde canlandıramazsın ya da ayrıntılar boğar, bazen karakterler çok iyidir ama yazarın dili akıcı değildir. Bu romanda her şey ölçülü. Bayıldım. 

Yazarın "modern" yaşayan bir halka "bir gün sizin de başınıza gelebilir, mülteci olabilirsiniz" fikri ile empati yaptırmaya çalıştığını düşünüyorum. 

Queen'in romanla aynı adla bir şarkısı var. Acaba yazar bundan esinlenmiş olabilir mi? Çeviri de çok iyi. Roman 2023 Booker Ödülü almış. Yazar 1977 doğumlu. İrlandalı ve toplam beş romanı var. Türkçede bir de Denizin Ötesinde romanı var.