Eveeeet, iyi ki bu kitabı Az'ı okumadan almışım, iyi ki Az'ı okuduktan sonra boşveeer diyip bunu bir kenara atmamışım. Duymuştum Hakan Günday'ın ilk ve en sevilen kitabı diye, biraz da o yüzden okumak için kendimi zorladım. Bir yazar için en iyi kitabının ilk kitabı olması üzücü olabilir mi acaba ? diye düşünmeden de edemedim.
Neyse, genç yaşında bu kitabı yazmaya başlamış olduğunu biliyorum, o halde soruyorum, o ne gözlem, o ne kurgu ve o ne hayalgücü?
Ara ara bazı satırları uzun bulup atlamak istediysem de (yani 530 değil de 480 sayfada bitebilirmiş :-)güzel bir kitap. Ancak kitabın başından itibaren Kayra ile Kinyas'tan birini diğerinin yarattığını, çift kişilik ya da hayal ürünü falan zannettim. Öyle değildi tabi ama ben kitabın sonunda "bak ben demiştim"demeyi istedim ama olmadı. Neyse dili, benzetmeleri, tanımlamaları çok zengin. Ben de böyle anlatımları seviyorum. Düz, sadece olay aktarımını sevmiyorum.
"Rene sahildeki herkese, oturdukları evi satmış bir emlakçı olarak, konuşmanın kendi dışında gelişmesine daha fazla dayanamadı ve kullanacağı kelimelerden bir oksijen tüpü hazırlayıp daldı."syf.382
gibi...
Romanın iki kahramanı var ve olaylar ikisinin ağzından ayrı ayrı anlatılıp ilerliyor. Çoğu yerde merak ediyorsunuz şimdi ne olacak?diye..Şiddet bolca var. İlk 100 sayfası yavaş gitti ama sonra güzeldi. İçinde bulunulan durumu bazen öyle güzel anlatmış ki şaşırdım.
Son yüz sayfaya girerken birden ağlamama şaşırmadım,böyle sahneler beni hep duygulandırır (sahneyi söylemeyeceğim)ama genelde pek duygulanacağınız türden bir roman değil.
Bazı yerleri bana Murat Uyurkulak'ın Tol romanını çağrıştırdı. Aslında benzemiyor, sadece yarattığı his bakımından.
Doğan Kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder