Salı, Ocak 20, 2015

seramik işler

Kızımla kırtasiyelerde satılan, pişme gereği olmayan seramik hamurundan aldık. Yaptığımız hamur işi kalıcı olsun istedik. Şekilleri yaptıktan sonra bir veya iki gece açıkta bekletin ve sonra isterseniz boyayın. Kolye ucu, duvar süsü yapılabilir. Boyaması da zevkli.

Cumartesi, Ocak 17, 2015

Biscotti nasıl yapılır?

Tabiki bu ilk denemem ama tadı güzel oldu. Yine her zamanki gibi bir kaç tarif birleştirdim..

Mazemeler; 2 bardak un, 150 gr erimiş tereyağı, 2 yumurta, iki kaşık ılık süt, bir paket kabartma tozu, bir tatlı kaşığı vanilya, bir tutam yuz,bir tatlı kaşığı tarçın, bir bardak şeker.. Bir çay bardağı çekirdeksiz üzüm, bir çay bardağı ince kıyılmış kayısı, birer çay bardağı irice ezilmiş badem ve fındık..
Önce sıvı sonra kuru malzemeleri karıştırıp yoğurdum. En son kuruyemişleri ekleyip tepsiye uzun ince bir diktörtgen halinde yerleştirdim.



Üzerine fırça ile süt sürüp 190 derece fırında 30 dk pişirdim. Çıkartıp 10 dk bekledim. Sonra en keskin bıçağımla birer cm ara ile dilimleyip tekrar fırına verdim. 170 derecede 10 dakika daha pişirdim..
Sonuç çok güzel oldu. Kapaklı bir kapta bir haftada tüketebilirsiniz..

Çarşamba, Ocak 07, 2015

avokado sosu yapılışı

çook lezzetli bir atıştırmalık. Sadece atıştırmalık değil meze de olabilir ya da dipsos .
Geçen akşam karnım acıktı. Akşam akşam ne yiyeyim de beni şişirmesin dedim ve bunu yaptım.

yapılışı şöyle 1 avokadonun içini iyice ezin. Çeyrek soğanı çok küçük (pirinç tanesi kadar) doğrayın. Yarım limon, bir talı kaşığı zeytinyağı,tuz ve karabiberle karıştırın. Sarımsak da eklenebilir.
Nefis bir şey oldu.
Sonra da ekmeğe mi sürersiniz cipsle mi yersiniz yoksa marul dilimiyle mi bilemem. Afiyet olsun..

Pazartesi, Aralık 29, 2014

Kader, Tim Parks

Kitabın giriş cümlesi ile başlamak istiyorum. Çünkü girişten itibaren etkiledi beni;
"İngiltere’ye döndükten üç ay kadar sonra, kitap halinde bir araya getirildiğinde saygın bir meslek hayatını bir şahesere dönüştürecek olan –itiraza katiyen yer bırakmayacak kadar kapsamlı ve nihai bir kitap yazmayı planlıyordum- malzemeyi toplamayı nihayet toparlamışken –tek can sıkıcı eksik, Andreotti’yle yapılacak röportajdı- tesadüf bu ya, Knightsbridge’de, Rembrandt Oteli’nin resepsiyonunda, bir bakıma hem bir alandaki başarılarımı hem de bir diğerindeki başarısızlıklarımı simgeleyen bir yerde durduğum sırada, oğlumun intihar ettiğini telefonla haber aldım.”

İtalya'da yaşayan bir İngiliz olan Tim Parks'ın bu romanı anladığım kadarıyla kendisinden de izler taşıyor.
Yukarıdaki girişten de anlaşıldığı gibi roman kahramanı tam da bir kitap yazmayı planlarken şizofren olan oğlunun intihar haberini alır. Karısına dair bütün sıkıntıları, tahammül edemedikleri daha doğrusu ilişkilerindeki açmazlar su yüzüne çıkarken bir yandan da oğlunun cenazesi için yola çıkarlar. 
Romanda pek diyalog olmaması, yazarın sık sık teknik değiştirerek iç konuşmaları, bilinç akışı vb.ile yazması okumayı zorlaştırıyor ama bir o kadar da zevk veriyor. Bazen satırlarca uzun cümleler var ama çevirmen o kadar güzel çevirmiş ve yazar o kadar güzel anlatmış ki anlamak için değil hoşuma gittiğinden bir -iki kez daha okudum
"Acımız dışında her şey bir muammadır."
Çev. Roza Hakmen, Kanat Kitap.

Pazar, Aralık 28, 2014

İstanbul Kahve Festivali

İstanbul Coffee Festival ilk kez düzenleniyor. 6 yıl kadar önce kahve adı altında Binbirdirek Sarnıcı'nda yapılan bir etkinliğe katılmıştım. Çok basitti. Bu üçüncü dalga denilen yeni nesil kahveciler yoktu tabi.
Neyse durumun bu günlere gelmesine en çok  sevinenlerden bir olarak Karaköy'deki Rum Okulunda düzenlenen festivale gittim. Sırf bu binayı görmeye bile gelinir. 1880'lerde açılmış ve şimdi öğrencisi olmadığı için kapalı olan bu okul binası böyle etkinlikler için kullanılıyor. (2012'de yine açılıp kapandı tekrar)

giriş ücretliydi. Hatta haftalar öncesinden biletixte satıştaydı. Ben kahvecandır.com dan kazandığım davetiye ile girdim. Canlı müzik, kahve ile alakalı resim ve fotoğraf sergileri, söyleşiler, kitaplar, sunumlar, küçük kurslar ve yarışmalar vardı. Bu güne kadar adını duyduğum-duymadığım pek çok 3.dalga kahveci ordaydı ve önündeki kuyrukta bekleyip kahvelerinden alıp içerek dolaştım. Bu da ne büyük zevk anlatamam.


kızım için de ilgi çekici şeyler vardı. Mesela lera frescanın dondurmasını ve Jacgueline'in malzeme kalitesi hemen belli olan kurabiyesini, orada yapılıp taze dağıtılan lokumu mideye indirirken hiç sesi çıkmadı.


beş katı gezerek ve inceleyerek çıktık. Kalabalıktı. 4 günde 14 bin kişi gelmiş. Yorumlara baktığımda çoğunluk bir dahaki sefere daha geniş bir mekanda olsun demiş. Aslında öyle ama burasının atmosferi de öyle güzel ve kahveye öyle yakıştı ki hep burda olsun isterim.



Yeni yıla ne kaldı?

Bu yıl yeni yıl için bu küçük hediyeleri hazırladım..örgü dikdörtgen parçaya üç düğme ve ilik yaptım. Üzerine de keçe süsler. Kış aylarında sıcak içecekler için..

Cuma, Aralık 12, 2014

Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf

Kendine Ait Bir Oda Virginia Woolf'un okuduğum üçüncü kitabı. Sanırım en beğendiğim oldu. Diğerleri de güzeldi ancak burada kıvrak zekasını ve ince hatta çok ince espri anlayışını daha iyi görebildim.

Bu kitap feministlerin baş ucu kitaplarından biriymiş. Burada sorguladığı, irdelediği şey en düz ve basit cümle ile şu "neden bir erkek şair ve yazar olabiliyor da kadınlar olamıyor?"ama bunu yaşadığı çağa göre yorumluyor tabi. 1928'da yazmış bunları.
Eğer Shakespeare'nin kız kardeşi şair olsaydı başına neler gelirdi?
Toplumsal cinsiyet meselesi, ataerkil bir düzenin varlığı, eğitimdeki eşitsizlikler, kadınların tarihte yer alamayışı ya da kadınların tarihinin silikliği, edebiyatta erkek egemenliği vb. bunların üzerine düşündürüyor sizi.
"Sekiz çocuk doğurmuş bir kadın dünyanın gözünde yüz bin pound kazanmış bir avukattan daha mı değersizdi?"
"kadınlar erkekler gibi yazıp erkeklere benzerlerse, çok yazık olur; çünkü dünyanın büyüklüğü ve çeşitliliği göz önüne alındığında, iki cins bile yetersiz kalırken, yalnızca bir tanesi ile nasıl idare ederiz? eğitim, benzerlikler yerine farklılıkları ortaya çıkarıp güçlendirmemeli midir?"
"İki cinsin birbirine kışkırtılması; üstünlük iddialarının ve zayıflığın bir tarafın üstüne yıkılması, insanlığın taraflara bölünmüş olduğu ve bir tarafın öbürünü yenmesi gerektiği gibi konular, kürsüye çıkıp başöğretmenin elinden süslü püslü bir kupa almanın çok önemli olduğu ortaokul aşamasına aittir."
"Kadınlar yüzyıllardır, erkek görüntüsünü gerçek boyutlarının iki katında gösterebilen enfes bir güce sahip büyülü bir ayna görevini yerine getirmişlerdir."

Bir kadının rahat rahat yazabilmesi için neye ihtiyacı vardır? Maddi güce, mevkiye? yoksa kendine ait bir odaya mı?
(Not: bu benim de en çok istediğim şeylerden biri, kendime ait bir oda.. Bir duvar kütüphanem olacak, onun önünde küçük bir yazı masası. Camın önünde iki kişilik rahat bir kanepe, önünde kahvemi koyabilmek için bir sehpa. Kitaplığın karşı duvarında hobi malzemelerimin olduğu raflar ve hobi masası..Boş kalan duvar resimlerimle dolu olacak.. Her bunaldığımda buraya girip oturmak bile yetecek bana.)

Cuma, Aralık 05, 2014

July'ın İnsanları, Nadine Gordimer

Güney Afrikada bir arada ama aslında ayrı ayrı yaşayan siyahların ve beyaz bir ailenin bir araya gelişi, bir arada yaşamak zorunda kalışı üzerine kurgulanmış nefis bir roman.
Nadine Gordimer'i uzun zamandır okumak istiyordum. "Güney Afrika hakkında bir şeyler bilmek istiyor ve henüz Gordimer okumadıysanız eksik kalmışsınız" cümlesine katılıyorum. Coetzee'nin kitaplarından aldığım tadı buldum burada.
Üç çocuğu ile birlikte müstakil evinde yaşayan bir karı koca bulundukları yerde siyahlar tarafından olaylar çıkarılınca çareyi 15 yıldır yanlarında çalışan Siyah July'ın köyüne kaçmakta bulurlar. Çünkü evler yakılıp yıkılacak kadar tehlikelidir durum. July'in köyü alıştıkları ortamdan çok farklıdır. Hiçbir lüksü olmadığı gibi kulübeye benzer odacıkta yemek bulmak, yıkanmak, yatacak yer bulmak da çok zordur. 160 sayfalık kitap çok katmanlı aslında, içinde çok şey bulunabilir. Çok sade ve detaysız anlatmış Gordimer.
Nadine Gordimer 1923 doğumlu. Henüz geçtiğimiz Temmuz ayında vefat etti. Nobel ödüllü.


Perşembe, Aralık 04, 2014

Sebze çorbası yapmak bu kadar kolay

Kış gelmek üzere, hafif öksürmeler burun çekmeler başladı. Eve gelir gelmez sıcak bir çorba yapayım diyorsanız işte bu sebze çorbası size göre..

Malzemeler bu kadar.. 1 incecik doğranmış pırasa, 1 incecik doğranmış kırmızı biber, çeyrek soğan, bir sarımsak az yağda hafifçe pembeleştirilir.1 yemek kaşığı un eklenir yine hafifçe çevrilir. Rendelenmiş havuç ve patates eklenir.  Tavuk suyu (yoksa normal kaynamış su) eklenir ve tuz ile karabiber eklenerek 15 dk kaynatılır. 1 yumurta sarısı ve yarım limon ayrı bir kapta çırpılır, içine çorbanın suyundan da ilave edilerek yavaş yavaş çorbaya eklenir. Bir taşım kaynatılır.
isteğe göre az lahana, maydanoz, şehriye veya pirinç , nane ve zerdeçal eklenebilir.
Afiyet olsun.

Çarşamba, Aralık 03, 2014

Kahve Demleme Ekipmanları

Bundan iki yıl önce bile evinizde lezzetli kahve içerken bu kadar çok ekipmandan haberiniz var mıydı?
Şimdi İstanbul'da Karaköy, Beyoğlu,Galata, Cihangir ve Kadıköy civarında yeni yeni açılan kahvecilerden öğreniyoruz kahvenin farklı demleme yöntemlerini. Ne mutluyum anlatamam..
French presi, espresso makinesini, mokapotu veya filtre kahve makinesini zaten biliyorduk.
Peki ya bu aeropres, coldbrew, waterdrip, dripper, chemex, syphon nedir bilir misiniz?
Coldbrew üst hazneye soğuk buzlu su konulup bu suyun altta kahvenin bulunduğu bölmeden geçerek süzülmesi ile elde ediliyor. Soğuk kahve sevenler ve yaz için ideal.
aeropres böyle bir alet; Bu da pres yöntemi ile uygulanıyor ama French Prese göre daha pahalı. Taşınması kolay. Tortu bırakmayan, yumuşak içimli kahve hazırlamak isterseniz bunu alın derim.
Chemex kahve ise, üst bölüme kağıt filtre koyup önce filtreyi sıcak suyla ıslatıp sonra çekilmiş kahvenizi koyup sıcak suyu yavaş yavaş akıtarak elde ettiğiniz bir kahve. 
Syphon kahve ise şöyle bir alette hazırlanıyor.Bu sanırım en pahalı kahve ekipmanlarından biri.
Bu arada drip:damlama, brew:demleme,roasting:kavurma demektir.
Bunların hepsinden evime alasım var.
Daha detaylı bilgi istiyorsanız benim de takip ettiğim kahvecandır.com sitesini mutlaka ziyaret edin. Fotoğrafların içinde bayılır kalırsınız. Açıklamalar gayet anlaşılır. Çok şey öğrendim.