"Gökyüzüne bakmıştım. Yuvarlak ve parlak ve ışıklı bir dairden başka bir şeye benzemeyen aya bakmıştım ve ne kadar güzel, tıpkı öğretildiği gibi güzel, anlatıldığı gibi güzel demiştim; sonra, başımı aşağı doğru hareket ettirerek, denizde ayın ışıltılı çizgilerini aramıştım. Ne acıklı bir maceraydı bu. Belki de değildi; belki de, bunun acıklı bir macera olduğunu da bir yerlerden öğrenmiştim, bir yerde okumuşum. Hafızam zayıfladığı için, neyi nerede okuduğumu unuttuğum için, bana ait bir takım duygular olduğunu sanıyordum. Acaba, içine düştüğüm durum daha önce nerede acıklı olmuştu? Mısırda mı? Eski Yunanda mı? Kendimi romantik dönemin Fransızları, ingilizleri ya da Almanlarıyla mı karıştırıyordum? Ben bir şeyin taklidiydim; fakat, aslımı bile doğru dürüst öğrenememiştim. Belki de bana ne olduğunu sonuna kadar okumamıştım. Yarabbim ne korkunçtu!"
Adı güzel kendi güzel bir öykü kitabı. Gerçekten etkileyici ve sanki içindeki tüm öyküleri kapsayan bir adı var. Korkuyu Beklerken. Kitaba adını veren öykü en güzel olanı. Ben bir de "ne evet ne hayır" ı "bir mektup"u, "unutulan"ı ve "beyaz mantolu adam"ı çok beğendim. Hepsi güzeldi. Ama bunlar beni en çok etkileyenler oldu.
"Her şeye yeniden başlamak da mümkün değildi. İstesem de mümkün değildi. Nerede kaldığımı unuttuğuma göre, baştan başlamak için de birtakım yetenekler gerekliydi; daha talihli doğmuş olmak gerekliydi mesela."
43 yıllık ömründe ne yaşadın içinde neler vardı senin Oğuz Atay?
Kitabın yarısı altı çizilecek, üzerinde düşünülecek cümlelerle dolu. Bu kitabı iyi ki üniversite yıllarımda okumamışım. Bu kadar iyi anlamayabilirdim çünkü. Şimdi de hepsini anladığımdan şüpheliyim :-) Bazı kitaplar genç yaşlarda okunmamalı sanki... Belki de o yüzden yıllar önce Tutunamayanlar'a başlayıp yarısında bıraktım...
1 yorum:
Bu adam kral yahu.
Yorum Gönder